💋
eylül:
barış
biliyorum saat biraz geç oldu amabarış:
söyle gülümeylül:
bana gelir misinnnn🫶🏻🫶🏻🫶🏻🥹🥹🥹
mutfaktaki lavabo borusu su kaçırıyor
ve borular yepyeni?
anlayamadımbarış:
alla alla
on dakikaya ordayımᥫ᭡࿐ྂ
Evde yalnızdım. Aykız, bir kaç haftalığına ailesinin yanına gitmişti bu yüzden rahatça eve çağırmıştım.
Gerçekten de dediği gibi hemen gelmişti, aslında boru geceyi atlatırdı ama sanırım sevgili özlemi çekiyordum... Ovülasyon döneminde olduğum içinde olabilirdi. Kesinlikle içim yanıyordu ama.
Kapıyı açtığımda heybetli vücudunu gördüm. Kafasında bere ve üstündeki kaban ile çok seksi durduğu kesindi. Ben ise kış ayına tezat bir şekilde kısacık bir şort ve askılıylaydım. Hem ev sıcaktı hem de dediğim gibi içim yanıyordu...
Beni böyle görünce şaşırmıştı, "Kız manyak mısın? Hasta olucaksın." Eve girdiğinde etrafı incelemeyi de unutmamıştı.
"İçerisi gayet iyi, Barış."
Elimi bileğine sarıp onu mutfağa görtürdüm. Boruyu gösterdikten sonra dudaklarına minik bir buse kondurdum. "Bekle burda, alet çantasını getireyim."
Onu orda bırakıp, kiler gibi kullandığımız küçük ve saçma olan odadan küçük alet çantasını almıştım."Pek fazla bir şey yok, umarım iş görür." Mutfağa geri dönüp lavabonun kenarına bırakmıştım çantayı.
Barış ise üstünü başını çoktan çıkartmış, gri bir eşofman ve siyah kısa kollu bir tişörtle kalmıştı. Tişörtün bol olduğunu söyleyemezdim ve gri eşofman mı... Kendimi kızgınlık döneminde ki dişi bir kedi gibi hissediyordum ama şu turuncu olanlardan..."Biraz daha süzmeye devam edecek misin?" Beni utandırmaya mı çalışıyordu? Hah, asla altta kalmazdım.
"Aklımdan neler geçtiğini bilsen..." Bunu söylerken işaret parmağımı yavaşça göğüsüne koymuş ordan da aşağı doğru kaydırmıştım, en sonunda eşofmanının beline geldiğimde parmağım ile kendime doğru çekmiş ve bırakmıştım.
Mutfakta sadece lastiğin sesi çıktığında sessizdi, bu hâline kıkırdadım. Onu omuzlarından tutup lavaboya doğru eğmeye çalıştım, en sonunda bana karşı gelmeden asıl işine odaklandı.
Yere eğilmiş, küçücük dolabın içindeki borularla uğraşıyordu. Mutfaktaki masaya oturup onu izlemeye koyuldum.
Beynimin ilkel kısmı o kadar kuvvetliydi ki, atalarımı çok iyi anladığım saatlerdeydim...
"Sen bu borular yeni demiştin değil mi, ne zaman yaptırdın?" Sesiyle birlikte irkilmiştim.
"Bilmem ki, iki gün oluyordur herhalde..."
"Orospu çocuğu," Ettiği küfürle kaşlarım çatılmıştı. Lavabonun altından çıktığında elindeki boru tek parçaydı. "Ne oldu?"
"Boru sağlam, girişler sağlam. Problem ne biliyor musun," Başımı iki yana salladım. "O piç, ters takmış." Elindeki boruya baktığımda anlamayarak ona geri göndüm. "Nasıl yani?"
"Bunu normal bir insan bile anlar nereye takacağını, bırak bir ustayı. Bilerek takmış, onu bir daha arayın diye." Dediği şeyle ne diyeceğimi bilememiştim. Dişlerimi dudaklarıma batırdığımda Barış, sinirle boruyu beş dakikada halletti. Elindeki aletleri geri koyduğunda çantayı yerine götürdüm.
Mutfağa geri döndüğümde benim kalktığım yerde oturduğunu gördüm. "Numarası falan varsa ilk önce bana at, ardından engelle."
Çok sinirli görünüyordu, karşı çıkmadan direkt başımı salladığımda karşısında dikiliyordum.
"Sinirlenince çok seksi oluyorsun, Barış..." Ciddi miyim diye beni bir süre sorguladı, eğilip dudaklarına öpücükler kondururken anlamış gibi başını salladı. "Senin, beni neden çağırdığın anlaşıldı."
Geriye çekildiğimde şaşırmış gibi yapıp, ellerimi iki yana kaldırdım. "Aa, ne alaka canım. Yorgunsundur sen, olur mu öyle şey?"
Sanırım daha fazla dayanamamış olacak ki ben tam arkamı dönecekken hızlıca ayağa kalkıp beni omzuna atmıştı. Dünyam birden tersine döndüğünde ağzımdan küçük bir ciyaklama kaçtı. Bu sırada odamı tarif ettim.
"Bak bakalım, ben yoruluyor muyum?" Sesini duyduğumda, onu, istediğim gibi gazlayabildiğimi anladım.
Odama geldiğimizde içerisi kapkaranlıktı. Birazcık doğrulup kapının yanında olan, küçük ve loş ışıkların düğmesine bastım. Daha iyidi. Yatağa yaklaştığımız, beni hiçte nazik olmayacak bir şekilde yatağa attı. Yaşadığım sarsıntı yüzünden kıkırdarken, o bana gülüyordu. Ne olduğunu anlamadan şortumu tutup, yırtarcasına çıkartıp öylece bir yere attı.
Üstüme abanmasına izin vermeden onu ittirip karşısında dikildiğimde, bu sefer dudaklarıma abandı. Bir kolunu belime sardığında boş kalan, iri eliyle kalçamı yoğuruyordu.
Üstümdeki ağırlığından dolayı zorda olsa onu ittirdiğimde dudaklarımı yavaşça yanağına ordan da boynuna getirdim. Elimi tişörtünün uçlarına getirdiğimde beni anlamış gibi bir çırpıda çıkartmıştı.İri vücudu önümde dikirlirken tekrar öpmeye başlamıştım. Eli hâlâ külodumun üstündeydi ve en sonunda kalın parmaklarını hissetmiştim.
Teker teker öpücüklerimi kondururken kasıklarına kadar gelmiştim. Dizlerimin üstüne çöktüğümde aşağıdan ona baktım. Yüzü pek seçilmiyordu, sadece kafası ve saçları çok netti. Ama benim gibi gülmediğine yemin edebilirdim. Önümde kocaman ve uzun dururken çok ciddiydi. Parmak uçlarım, eşofmanının lastiğinde gezinirken dudaklarımı dişledim. Daha fazla beklemeden lastiği aşağı indirirken istediğim görüntü karşımdaydı. Ama sanırım o, bu oyundan pek haz etmemişti. Eh, benimde pek umrumda değildi. Bu kadar arsız biri olabilceğimi hiç düşünmüş müydü bilemiyorum...
Bu sefer tırnaklarım yardımıyla boxerının lastiğini tutup, onu da eşofmanı gibi aşağı indirmiştim. Yüzümün yanına düştüğünde külodumun ıslandığını hissettmiştim.
Bu görüntü onda ne yaratmıştı bilmiyorum ama elini kafama attığında, saçlarımı tek elinde toparlayıp çekmişti. Kafam sertçe geriye düştüğünde tüylerim diken diken olmuştu.
Sanırım daha fazla dayanamamış olacak ki, beni koltuk altımdan tuttuğu gibi yüzüstü olacak şekilde yatağa fırlatmıştı. Ne olduğunu anlamadan ilk önce üstümdeki askılıyı çıkartmış, arından elini küloduma atmıştı.
Ona yardımcı olmak amacıyla kalçamı kaldırdığımda onun gibi çırılçıplaktım.
Eh, sanırım bizi upuzun bir gece bekliyordu. Hemde çok uzun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
34+35 ༄ barış alper
Fanfictioncan you stay up all night fuck me 'til the daylight thirty four, thirty five