B5

704 18 7
                                    



Elini çeneme koyarak açıp kapattı, "Şimdi, hareket ettirebiliyor musun?" başımı iki yana salladım.

O sikik herif çenemi yerinden çıkartmıştı, ya da incitmişti, bilmiyorum ama sonra bu başımdaki adamı göndermiş ve defolup gitmişti.

Gitmeden önce bana çenemin nasıl olduğunu bile soracak kadar yüzsüz, alçak ve adi bir herifti. Sürekli gidip gelmiş, tam bir ruh hastası gibi yaptığıyla bir övünmüş bir benimle dalga geçmiş bir de nasıl olduğumu sorup durmuştu.

"3 dediğimde yönüne doğru hareketlendireceğim, hazırlıklı ol." gözlerimi onaylar gibi kapattım. Sakin sakin acıyı bekle sadece Arven, sakince acıyı...

"Bir," der demez ellerini hareketlendirdiğinde çığlık attım. Bu,ilk başta yaşadığımdan bile daha büyük bir acıydı ve boğazım yırtıldı galiba... "Salak herif!" diye bağırdığımda gözlerim yaşlanmıştı. "3 dedin 3!"

Omuzlarını silkti, "Acıyı daha erken hissettin işte, hem bak konuşabiliyorsun da. Az önce felçli gibi hareketlerin vardı." ne biçim bir herif bu?!

Şuan onu parçalara ayırmak istiyorum, salak herif!

"Siktir git be!" diye çemkirdim.

Benden uzaklaşıp eldivenlerini çıkardı. İstemeden üzerime bakarken, "Pis mi görünüyorum?" halbuki daha bir kaç dakika önce onu öldürecek bir sinire hâkimken şimdi alınarak bunu soruyordum.

Sorduğum soru sanki çok gereksiz bir detaymış gibi önemsemeden, "Kaç tokat yediğini saydın mı?" diye sordu. Hayır hayır, merak etmeyin. Üzülmedim... Yani evet, kalbim biraz kırıldı ama, hep olur öyle zaten. Sorun yok. Utanmam gerekiyormuş gibiydi, ama hayır utanmıyorum, utanması gereken tek kişi onun arkadaşıydı. "Saydım," dedim övünür gibi. Eşyalarını toplarken, "Arsızlığından belli oluyor saydığın."

Nefesimi derince aldım ve sakince, sessizce verdim. "Baksana, neden öyle konuşuyorsun?" çantasını doldurup masanın üzerini sildi. "Yaşadığın şeyler umrumda bile değil, veya yaşayacakların, sadece işimi yaptım ve şimdi de defolup gideceğim. Umarım bir daha da seni görmem," durup bedenimi süzdü ve iğrenir gibi, "Acınası hâldesin." dedi.

Arkasını dönüp giderken söylediklerini hazmedemedim, masanın üzerinde alakasını anlamadığım bir şekilde duran uzun rakı bardağını elime aldım. "Baksana, adın ne senin?"

Küfür eder gibi nefesini verip, "Mert," dedi. Belki nezaketen, belki de merak ettiği için, "Senin, senin adın ne?" diye sordu.

"Arven," dedim adımdan iğrenerek.

"Senin adını ben koydum." dedi bedenimi ahlaksızca süzerken. "Annene benziyorsun, tenin, bedenin..., gözlerin hatta tırnaklarına kadar Arven."

Aklıma gelen bu anı ile kusmak istedim. Sonradan Sadi köpeğinin gelip bedenime dokunması..., elleri her yerimde dolanmıştı, öyle iğrenmiştim ki eğer kusmasaydım bana tecavüz edeceğine emindim.

"Memnun oldum, Arven." dedi gözlerini devirir gibi. Sanki küçük çocuklar oyun oynuyor da aralarında olan en büyük kişi Mert ve benimle dalga geçiyor.

Ayağa kalkar adımlarının peşinden giderken bardağı kafasına geçirdim sertçe. "Memnun olmayacaksın."  Bedeni aldığı darbenin sertliğiyle birkaç saniyelik bir şok geçirdikten sonra yere yığıldı.

Kırılan cam parçalarının üzerine düşen yüzüne içim acıyarak baktım, tamam. Bu kadarını düşünememiştim. Ölmediğine eminim, fakat yaşadığıyla ilgili şüphelerim de var.

Elinden yere düşürdüğü çantasını alıp karıştırdım, belki içerisinde telefon vardır diye. Ama ne çantasının ne de ceplerinin içinde telefon yoktu. Sinirle inleyerek çantasını rasgele bir yere attım ve yerdeki bedenine kısaca göz gezdirdim.

Bunu umursamak yerine dışarıda o kadar adam varken Mert'in bedenine ne yapacağımı düşünüyordum ve bu galiba bana kafayı yedirtecekti.

Aferin Arven, önce halt et sonra endişelen!

Abuk sabuk zamanlarda, olur olmadık yerlerde kafamın içinde yankılanan iç sesim de devreye girdiğine göre, artık yavaş yavaş gerçekten büyük bir halt ettiğimin farkına vararak düşünmeye çalıştım.

Ama aklım bana oyun oynuyordu sanki, çünkü bazen kıvrak bir zekaya sahipken şimdi ise kafam durmuş gibiydi.

İşlevini yitirmiş...

Sertçe oflayıp saçlarımı çekiştirdim. Kafamı kaşırken, dışarıdan gelen araba sesiyle başımı kapıya doğru kaldırdım.

İşte şimdi kırılacak olan tek şey çenem değildi.

11 Ağustos

MELODİLER  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin