B2

912 25 8
                                    


"Ne, ne nasıl yani?" diye sorduğunda ayağa kalkıp kalın perdeleri de çektim. "Peşimde adamlar var devamını sorma!" diye acele ile geveledim. "Bana şapka, kapişonlu ya da her neyse kendimi gizleyebileceğim bir şeyler vermeni istiyorum."

Başını sallarken odalara yöneldi. Peşinden gittiğimde bir gardrobun önünde durdu. Eline geçirdiği lila rengindeki fazlasıyla büyük sweet-shirtü verdi. "Siyah bir şeyler." dediğimde başını iki yana salladı. "Olmaz, zaten peşindeler, tamamen siyah fazla dikkat çeker." dediğinde bir bakıma haklı olduğunu düşündüm fakat siyah istememin sebebi havanın kararıyor olmasıydı. Böylece bir gölgeye saklandığımda resmen görünmez olacaktım, kimse beni göremeyecekti.

"Başın kim ile belada? Neye bulaştın?" Verdiği tişörtü giyerken sakindim. "Sadi, denen köpek. Satmış beni," tişörtün eteklerini düzelttiğimde gardrobun üzerindeki aynadan kendime bakıp külahı kafama taktım.

Şaşkınlığı sesinden belli oluyordu; "Satmış ne demek? Paranın köpeği olmuş bu adam!" diye kızdı kendi kendine. Topuzumu geriye iterken amacım külahın kafama tam oturmasıydı. "Lens?"

Takmaktan pek haz etmezdim ama kendimi tamamen değiştirmem gerekiyordu. Çekmecelerini karıştırıp eline aldığı lensleri uzattı. "Mavi." dediğinde başımı salladım. Gözlüklerimi çıkartıp lensi işaret parmağımın ucuna alıp gözümü açabildiğim kadar açıp lensi gözüme yerleştirecekken Aslı, "İstersen önce gözlerini sulandır." dediğinde başımı iki yana salladım. Lensi taktığımda doğal olarak gözüm yandı ve sulandı. Gözlerimi sıkıca kapattığımda acısı biraz olsun geçmişti.

Diğer gözüme de aynı işlemi yaptığımda aynadan kendime baktım. Gözlüğü yatağın üzerine attığımda, "Paran var mı?" başımı sallarken sweetin eteğinin arka kısmını da düzelttim.

"Kulağımda küpelerim var, satacağım. Buralarda bir kuyumcu bulabilir miyim?"

Başını salladı. "Fırınların olduğu mahalleden geçersen eğer karşılarında Mehmet abi var," diye geveleyince başımı salladım.

"Sağol, Aslı." omzuma dokunduğunda başımı ona döndüm ve eline baktım. Elini çekince, "Korkuyorum adına..." Elimi havaya kaldırıp devam etmesine izin vermedim. "Benim adıma korkmana gerek yok, ölmekten çekinmeyeceğim."

Eli dudaklarının üzerini bulunca korktuğu belli olmuştu. "Sağol, en ufak yardımın bile hayatımı kurtarabilir." başını sallarken burukça gülümsedi. Yüzümü ifadesiz tutarak Aslı'nın evinden çıktım ve önce arkamı kontrol ettim. Kimse yoktu. Hızlıca Aslı'nın tarif ettiği yere doğru gitmeye başladım. Karşımda yaşlı, tek     köpek dişi altına kaplanmış olan adam bana değişik bir şekilde bakıyordu.

Yoldayken çıkardığım küpelerimi tezgahının üzerine bıraktım. "Bunları bozdurmak istiyorum." dedim acele ile. İşlek bir caddede olan bu kuyumcu dükkanı beni fazlasıyla geriyordu. Eliyle tek kişilik deri koltukları gösterirken, "Lütfen geçin, size bir kahve ısmarlayalım. Bu sürede küpelerin değerini ölçmüş oluruz."

Başımı salladığımda biraz nefeslenmenin de iyi olacağını düşünüyordum. Kafamdaki külahı tamamen çıkardığımda amacım terleyen saçlarımı açmaktı. Topuz yaptığım saçlarımı salıp ensemden bağlarken karşımdaki adam eline telefonunu aldı ve bir kaç tuşa tıkladı.

"Uzun sürmez değil mi?" diye sorduğumda başını belli belirsiz salladı. Çırağı önüme bir fincan kahve bıraktığında göz ucuyla bakıp elimin tersi ile belli etmeden ittim. Kahveden nefret ederdim çünkü hazımsızlık yapıyordu.

MELODİLER  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin