B7

489 16 4
                                    

20 Oy – Yeni bölüm ✧

Yaklaşık birkaç ay geçmişti burada kalalı, Asrın, bir ay önce Mert'in bedenini adamlarına sürükletmiş ve karısını alıp buradan gitmişti. Tuhaf olansa Asrın'ın bir daha gelmemesi ve dışarıda tek bir adam bile olmaması.

Bunların dışında buradan kaçmaya niyetlenmiyordum çünkü Sadi'nin yanında kalmak mı, koca evde, "Kumam olacaksın!" diyen ama bana ilişmeyen bir adamın evinde kalmak daha ziyade geliyordu. Zira, şuan ne halt ettiğimi bilmemem de her iki saçma karar arasındaki absürt seçeneği kabul etmemi gösteriyordu.

Bu evde yapayalnız olmak güzeldi. Tek sorun evde televizyon ya da kitaplar olmamasıydı.

Bulunduğum odada bir defter vardı, mavi kapaklı sıradan bir telli defter ve yanına bırakılmış olan bir kurşun kalem, uçlu kalem, uç, silgi ve kalemtıraş dışında birşey yoktu. Arada masaya oturuyor ve o deftere etrafımdaki objeleri çizmeye çalışıyordum.

Halbuki düz çizgi bile çekemem ben.

Ne gelen vardı, ne de giden. Burada temiz giysiler olduğu için şuan üzerimde onlardan biri vardı bunları giysi diye adlandırmak biraz saçma geldi, şunu diyeceğim o zaman; pijama takımları.

Bu dolapta sadece pijama takımları vardı, kışlık ve yazlık pijamalardan hava soğuk olduğu için sadece yünlü olanları giyiyordum.

Kapı sert bir şekilde yumruklanmaya başladığında sakin adımlarımı kapıya yönelttim ve camdan dışarıda bekleyen adama baktım, kapıyı hışımla açtıktan sonra, "Yine ne var?" diye sordum. Bu adam bugün ikinci kere buraya geliyordu.

"Sana meraklı değilim çirkin şey," aman ne kırıldım. "Kısa kes ve defol git bit yavrusu." dediğimde iğrenerek, "serseri." dedi. "Asrın Beyim hâlâ seni bekliyor, bak çocuk, o küçük kafan anlamıyor olabilir ama gelmek zorundasın."

"Bana yemek getir Ahmetciğim. Asrın Beyine de söyle, gelmeyeceğim." kaşlarını çatarak, "Adım Ahmet değil aptal kız, bunu söylemeyi kes artık!" diye kızdığında güldüm. Benim deyişimle Ahmet, genç bir özel korumaydı. Yakışıklı mıydı? Hayır. Karizma? Sıfır. Hadi ama centilmenlik? Eksi 1500.

"Sorarsam adını söyleyecek misin?" başını iki yana salladı, "Hayır."

"O zaman adın Ahmet," işaret parmağımı doğrulttum, "Ahmet dediğime bakma dostum, her ân değiştirebilirim."

Sinirle dişlerini sıkarak, "Ne kadar pislik bir insan olduğunun farkında mısın?" diye bağırdı. Yavaşça başımı salladım. "Sakin ol Barış, hadi ama adamım, yüzün kırışacak." gülerek kapıyı suratına kapattım. Kapıyı çalmaya devam ediyordu ama bu pek umurumda olan birşey değildi aslında.

Mutfağa giderek adanın önündeki tek ayaklı tabureye oturdum ve sandviçimi yemeye devam ettim. Neden hâlâ inatla kapıya vuruyor ki? Gitmeyeceğim. Kapı hışımla açıldığında gözlerimi devirip yutkundum, "Aferin Barış, kırdın nihayet!" diye bağırdıktan sonra karnımı doyurmaya devam ettim.

İçeriye beklediğimin dışında, Asrın ve Mert girdiğinde öksürmemek için savaşlar verdim,  Mert'in keyfi gayet yerindeyken Asrın her zamanki gibi sinirli ve kaşlarını çatmış vaziyetteydi.

Ağzımı elimle kapatarak, "Ne oldu yahu?" diye boğukça sorduğumda Mert sesime bile sinir olup, "Tıkın ve kalk hazırlan."

Ağzımdaki yemeği yuttuktan sonra, "Sana hareket çekmeyi çok isterim ama üstün terbiyem buna müsaade etmiyor tatlım." dediğimde dişlerini gıcırdatacak bir sertlikle birbirine sürttü.

"Eğer zorla götürülmeye alıştıysan, benim için bir sıkıntı yok, Arven." geldiğinden beri ilk kez konuşan Asrın Karaca ile başım ona döndü, "Siktirip gidin." sandviçimden kalan son ısırığı da aldım ve yavaş yavaş çiğnedim.

Mert sinirle elini kaldırıp beni gösterdi, Asrın'a bakarak, "Bana onu öldürmememiz için sebep ver Asrın!" diye sinirle bağırdığında gülerek, "Sakin ol Doktor, tamam anlıyorum. Ben de benim kafamda bardak kırsam çok kızarım, ama ne bu hiddet celâl?"

Etrafına sertçe bakındı ve belki de bana atmak için bir şey aradı ama bulamadı. Gülümseyerek omuzlarımı silktim, "Olsun Doktor, çabaladın sonuçta demi?"

Üzerime yürümeye başladığında taburemi arkaya doğru kaydırıp ayağa kalktım ve önümdeki tabağı alıp tezgaha ilerledim, tabağı sudan geçirdiğim sırada Mert arkamda duruyordu. "Çaba ha?" diye bağırdığında hızlıca ona döndüm, dudaklarımı titreterek, "Ba-bana b-bağırma." dediğimde kaşları düz bir çizgi hâlini aldı. "Sen, ağlayacak mısın?" diye dalga geçer gibi sorduğunda burnumu çekerek kolumla yüzümü kapadım. "Git önümden!" diye bağırdım.

Eğilip kolumu çekiştirdiğinde diğer elimdeki tabağı sertçe kafasına geçirdim. Tabak parçalanırken Mert anında yere yığıldı, karnına doğru tekme atıp baygın bedeninden uzaklaştım. "Öyle yaparlar koçum!" diye bir de baygın adama ders verip âhkâm kesitiğimde başka birinin varlığıyla sertçe yutkundum. Başımı çevirdiğimde elleri cebinde olan Asrın'a baktım.

Sırıtmamak için kendini tuttuğunda başını eğdi ve elini cebinden çıkartıp burnunun altını kaşıdı. "Başıma dertler açmaya başlıyorsun Küçük Velet. Mert'i salona taşı, orayı temizle ve yukarı çık, seni bekleyeceğim."

"Başka emrin paşam? Yan arsaya apartman da dikeyim mi ha? Kölenim ya ben!"

Basitçe başını salladı, "Öyle olduğunu bilmen hoş, sadece 15 dakikan var." arkasını dönerek merdivenleri çıkmaya başladı. "Geri zekâlı, hücre beyinli, akıl özürlüsü!"

"Kes sesini Arven!" diye bağırdığında hırsla Mert'e tekme attım. "Sen ses kesini!" yanlış söyledim ve kendimi rezil ettim, harika! "Son beyin hücrenin yaptığı tek şey nefes almak, kıt beyinli!" ses çıkarmadı, muhtemelen duymamıştı.

Mert'i bacaklarından tutarak adanın yanına kadar sürükleyip sırtına basarak küçük süpürgeyi aldım. Harika! Zorla buradayım bir de temizlik yapıyorum! Tekrar Mert'e basarak tabağın kırıklarını tezgahın altına doğru süpürdüm, elin evini temizleyecekte değilim yani!

Elimdeki süpürgeyi bir kenara atarak ve yine Mert'e basarak mutfaktan çıktım ve merdivenleri çıkmaya başladım. Odaya geldiğimde Asrın arada birşeyler çizmeye çalıştığım deftere bakıyor, sayfalarını inceliyordu.

"Ayağına kadar çağırmamış gibi yapmayı kes artık geri zekâlı. Ne söyleyeceksen söyle artık?" yanımda durarak kapıyı kapattı ve kilitledi. Kapının yanından çekilerek ondan uzaklaşacağımda kolumdan tutarak bedenimi kendisiyle duvar arasında sıkıştırdı ve yüzüme eğildi, sanki ben ona izin vermişim gibi boynumu öpmeye başladığında onu sertçe ittim.

Her iki bileğimi tutarak yeniden üzerime abandığımda attığım çığlıkları kimse duymamıştı.


9 Eylül


Sövülmek istemiyorum, kitapta zaten uyarı var, bunu okuduktan sonra gelip bana duyar kasmayın beterin beteri vardır.

MELODİLER  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin