B4

742 22 9
                                    




Kendimi ona ezdirmek istemiyordum, ama bir yaprak gibi titrerken ona dikelemez ya da bağıramazdım. "Bir-bir ânlığına oldu." diyebildiğimde alayla güldü.

"Güzel." dediği zaman ona şaşkınlıkla bakmaya başladım, çünkü o bakışı korkunçtu. Elini indirip kolumu sıktı ve bedenimi çekiştirerek üst kata doğru beni çekiştirerek odaya soktu ve atar gibi yatağa oturttu.

Kalkacağım sırada, "Sakın..." dedi tehlikeli bir sesle. Sandalyeyi yeniden çekip üzerine oturdu, boğazında oluşturduğum yanık izine bastırıp yutkundu. "Seninle, ilk ve son kez sâkince ve anlaşılır bir şekilde konuşacağım Arven."

Bakışlarım ürkek bir hâl aldı. "N-ne konuda?"

"Evleneceğiz." dedi basitçe. Kaşlarımı çatarak, "Hayır! Senin gibi bir piç kurusu ile evlenmem!" diye bağırdığımda dişlerini sıkıca birbirine bastırdı. "Sana ricada bulunmadığıma göre."

"Sana hayır dedim, hayır; hayır demektir ve bunu anla!" ayağa kalkıp kapıya ilerledim ki ne ara kalktığını bile anlayamadan kolumdan tutup beni yatağa doğru attığında kolumun üzerine düştüm. Acıyla inleyerek kalkmaya çalışırken elini boğazıma koydu.

Bileklerine tutunurken şimdi için boğazımı sıkmadığı için şükürler ediyordum. "Doğru Küçük Velet, hayır hayır demektir. Ama emir de emirdir, değil mi?" hızlıca başımı sallayarak ondan kurtulmaya çalıştım.

"Sorun yok," dediğinde üzerimden çekildi. Boğazımı tutarak geriye çekilirken tek istediğim bu yaşadıklarımın sebebini öğrenmekti.

"Neden bana bunları yapıyorsun? Ne istiyorsun benden? Sana nasıl bir kötülüğüm dokunmuş olabilir benim?"

"Sen artık bana aitsin, iplerin elimde. Ne dersem o."

"Ben bir eşya ya da çöp değilim! Hele sana ait, hiç değilim!"

"Arven!" diye bağırdı uyarı niteliğinde. "Ne Arven! Ne yapmış Arven ya?" diyip ağlayacak gibi olduğumda hemen toparlandım.

"Kes sesini." diyip odadan çıkarken ardından ona bakakaldım. Arkasından kalkarak merdivenlerde peşinden gittim. "Beni bırak, yalvarırım sana ya. Yalvarıyorum!"

"Yalvarman ile seni bırakacağımı mı sanıyorsun Arven?"

"Piç kurusu herif, sana paranı ödeyeceğim diyorum. Yeter ki bırak beni."

"Senelerce çalışsan da ödeyemeyeceğin bir para saydım o amcana. Bu yüzden, o aptal çeneni yorma."

Çeneme laf edemez! Ona yumruk atmak için kaldırdığımda bileğimi tutup geriye doğru büktü. Çığlık atarak kolumu çekerken, "Bir daha kalkışma bile." başımı iki yana sallayarak, "Bırak bileğimi!" diye bağırdım.

"Neden beynini kullanıp, itaat etmen gerektiğini bir türlü, o kaskafana sokamıyorsun Arven? İllaki o kırılası çeneni mi hareket ettirmelisin?"

Sinirle ona çemkirerek, "Kırsana ya sen benim bu çenemi! Bir kır da rahatla!"

Dişlerini gıcırdatarak, "Yapamayacağımı mı sanıyorsun?"

Ellerimi iki yana açarak, "Evet, yapamayacağını sanıyorum sikik herif!"

"Arven!" diye ikaz edercesine bağırdığında onu göğsünden ittim sertçe, birkaç adım gerilerken, "Ne Arven! Kolay mı böyle insan satın almak ya? Söylesene! Daha kaç kişiyi bu şekilde alıkoydun?"

Hızımı alamayıp onu bir kere daha ittiğimde az önce oturduğu sandalyeye hafifçe çarptı. "Yeter!" diye bağırıp yanıma adımladı ve beni sertçe itti. Yere düşmekten son anda kurtulurken bir elini elmacık kemiklerimin olduğu yere koydu. Diğer elini de çeneme koyarken, "Susacak mısın?"

Ellerimle onu iterek uzaklaştırmaya çalıştım ama fayda etmedi. "Çekil, dokunma bana!" elleri tutunduğu bölgelere baskı yaptığında sertçe yutkundum.

1

2

3...

5 saniye sonra tek seferde ellerini birbirlerinin tersi yönüne hareketlendirdi. Gelen acıyla ve kütürdeme sesiyle birlikte dudaklarımdan çıkan can çekiştirici bir çığlık çıktı.

Dinecek gibi olmayan acısına karşın o çekilirken güldü.

"Dedin ya, daha fazla ne olabilir diye," kahkaha attı. "Haklısın, daha kötüsü olamaz. En kötüsü olacak."


10 Ağustos

MELODİLER  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin