Hayatın bir çizgisi ya da sınırı var mı dersiniz?
Ya da bir günde başına gelebileceklerin kesin bir kanıtı? Her zaman kendi yolunuzda ilerlediğinizi sanarken, bir anda başka birinin yoluna yine kendi adımlarınızla saparsınız. Belki de bu nedenle hiçbir zaman hayata karşı net konuşmamalıyız. Çünkü hayat belirsizliklerle dolu, hırçın dalgaların bulunduğu bir okyanusken siz ve ben bu bilinmezliklere yelken açmış denizcileriz.Bu gece gökyüzünde tek bir yıldız yoktu. Her zamankinden daha karanlıktı gece benim için. İki yıldan uzun bir süredir istisnasız her gece geldiğim o yamca gelmiştim yine.
Ciğerlerime derin bir nefes alırken hırçın dalgalarla dolu denizi seyretmeye başlamıştım. İçimdeki acılar her geçen gün biraz daha büyüyor gitgide benliğimi daha çok yakıp kavuruyordu.
Düşüncelerimden kaçıp sığınabileceğim bir yer ararken keşfetmiştim burayı. Denizin bu kadar sert olabildiğini, istediği zaman ne kadar hırçınlaşabileceğini ilk kez bu yamaçta öğrenmiştim.
Belki de her gece o yüzden buraya geliyordum. İçimdeki acıları bir nebze olsun dindirmek için öylece dalgaların sesini dinliyordum.
Düşündüğüm zaman bu kadar yalnız oluşumun içimi karartığını hissedebiliyordum. Kimsesiz ve yapayanlız biriydim ben. Yıldızlar bile yalnız bırakıyordu gecelerde beni.
Her seferinde düşüncelerimin esiri oluyor, sürekli zihnimin çektiği dikenli tellere takılıyordum.
Çoğu zaman bu yamaçtan atmak istemiştim kendimi. Ne de olsa kimsem yoktu. Sessiz ve kimsesiz bir ölüm olurdu benim için. Bedenim çürüyene kadar sadece denize ait olurdum.
Ne kadar çok ölmeyi arzulasamda başarısız karekterim devreye giriyor, yeni başarısızlıklarla günümü sonlandırıyordum sadece.
Sanırım ne kadar kendimi öldürme konusunda başarasız olduğumu düşünsemde, içimdeki yaşama hırsı canıma kıyıp bu sefil ve lanet yaşamımdan kurtulmama izin vermiyordu.
Sessizce dudaklarımı aralayıp fısıltıdan farksız bir sesle ismimi söyledim.
"Rüya..."
Denize bakarken sanki beni duyuyormuş gibi hissediyordum. Bu yüzden hayatımdaki tek arkadaşım olan denize fısıldamaya devam ettim.
"Duyuyor musun adımı? Rüya olsam da yaşamım kabuslardan ibaret."
Çoktandır dolmuş olan gözlerimi gecenin karanlığında kapattığım zaman, yüzümdeki ince sızıntıyla akan yaşı hissedebiliyordum.
Yanağımda ki ıslaklıkla sert rüzgar bir oluyor havanın soğukluğunu daha çok hissetmeme neden oluyordu.
"Neden her şey bu kadar zor ki?"
Kalbimin kabuk tutmayan yaralarını acılara katlanabilir hâle getirmek istiyordum. Bu yüzden hayatımın en büyük hatalarından birini yapıp uyuşturucu kullanmaya başlamıştım.
Uyuşturucu lanet gibiydi. Bir kere lanetlendikten sonra kurtulmanın neredeyse imkansıza dönüştüğü bir lanetti. Kullandığım her geçen gün de daha fazlasına ihtiyaç duyuyordum.
Ne yapsam yeterli olmuyordu. Vücudum ve beynim artık daha fazlasını alabilmek için düşüncelerimi parçalıyor, beni hiç olmadığım birine dönüştürüyordu.
Ailemden kalan tek miras olan üç kuruşluk param da çoktan suyunu çekmişti. Kısacası artık uyuşturucu alabilecek kadar param yoktu. Bu sebeple el mecbur yarın önceden de bir miktar para aldığım tefeciden borç isteyecektim. Tabi bunun bir kesinliği de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARSEL
Ficção GeralHer zaman sert ve soğuk bakan gözlerini gözlerime dikerken yorgun çıkan sesiyle "Ben sisin içinde kayboldum." dedi. Birbirine yakın duran vücutlarımızı biraz olsun ayırmak için geriye doğru yürüdüm. O da bana doğru yürüyerek eskisinden daha çok yak...