Bölüm 47 - Kan

226 22 17
                                    

-Eninde sonunda ölüyorlar, değil mi?

Kollarını birleştirip yanımda upuzun boyuyla dikilen Sinan'a baktım. Geniş salonda aynanın önündeydik. Karşımızdaki kızlar düzen içinde dans ediyordu. Tenleri fazla ışık altında parlıyordu. Sıraya dizilmiş ahenkle hareket eden kuğular gibiydiler. Tıpkı balenin vaat ettiği gibi.

Ancak kusurları vardı. Onlara büyülenerek değil kurbanlık koyunlarmış gibi bakıyordum. Anlaşılan buradaki tek yırtıcı bendim.

-Bunca çaba neden?

Sinan'ın tok sesini tekrar duyunca düz bir sesle cevap verdim.

-Silinip gitmemek için.

-Herkes silinip gider. İsimleri anılınca daha çok yaşadıklarını mı sanıyorsun?

Rahatsız olduğumu hissettim. Bu bakış açısı içimi karartmıştı.

-O zaman yaşarken yaşadığını hissetmek için.

Ona neden cevap verdiğimi bile bilmiyordum. İlgimi kaybetmiş gibi tek bacağımı esnetmeye başladım. Birazdan benim sıram gelecekti. Baş dansçının kim olacağı bugün seçilecekti ve karşımdakilerde gördüğüm eksikliklere bakılırsa o kişi ben olacaktım.

Bir kez baş dansçı olmuştum. Ve bundan sonra başka bir şey yapamayacağımı biliyordum. Göğsümü de ve ruhumu da harlı bir ateşin sardığını hissedebiliyordum.

-Bunun için saatlerce, günlerce ve yıllarca çalışmana gerek yok.

-Hayır, var.

Sesimin sertliğine ben bile inanamamıştım. Yüzüm ona döndüğünde ifademde her ne gördüyse belirsizce geri çekildi.

-O an... Sahnede olduğum ve tam anlamıyla mükemmel olduğum o an... O hissiyatı bilemezsin. O an için her şeyimi veririm. Her şeyimi.

''Mükemmel'' derken sesim değişmişti. Ağzımdan çıkan her sözcük sesimi değiştirmişti. Ruhumda gizli kalmış bir yere erişmiş gibi hissediyordum. Karanlık tarafa ışık tutmuş, gerçek şekilleri görmüştüm.

Sesli söylerken bir şeyleri çözmek daha kolaydı.

-Bence çok fazla anlam yüklüyorsun.

-Hayır. Sen yeterince yüklemiyorsun. O yüzden kazanamayacaksın...

Onu orada bırakıp orta kısma doğru yürümeye başladım. 

Müzik bitmek üzereydi. Son kez omuzlarımı esnettim.

-Neden bu kadar ilgi manyağısın? Tüm gözler üzerinde olsun istiyorsun?

Omzumun üstünden küçümseyerek ona baktım. Yüzü hırsla, hatta kinle dolmuştu. Bu kadar kolay sinirlendirilebilir oluşu gülünçtü.

-Ailen yeterince sevmedi mi seni? Baban prensesi gibi görmedi mi? O yüzden mi tüm bu ilgi aşkın?

Kalp atışlarımın hızlandığını, gözümün karardığını hissettim. Ona kitlenmiş bakıyordum. Müzik bitmişti. Herkes duymuştu.

Nefes aldım. Verdim. Bir kez daha, daha derin...

Önüme döndüm. Ona hiçbir şey yapmadan yürüdüm ve yerimi aldım. Herkesin bakışları üzerimdeydi, hissedebiliyordum. Duruşumu son noktaya dek dikleştirdim. Boyumun uzadığını, zeminden yükseldiğimi hissettim. Müzik başladı. Ben de dans etmeye başladım.

Öfke tüm uzuvlarıma yayılmıştı ve hareketlerime müthiş bir güç katmıştı. Sınırlarımı rahatlıkla aştım. Dengemi etkileyici biçimde korudum. Öfkemi yönlendirdim. Sinan'a değil, babama, hayata öfkeliydim. Bunları duymayı hak etmiyordum. Birçok şeyi hak etmiyordum.

Ateş'in EviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin