Ben 500 olmamızı kutlarım diyordum gözümü kapadım açtım 700 olmuşuz 🥳
#üniversite de 1.olmuşuz ayriyeten 🥳
Hepinize teşekkür ediyorum ❤️♥Yorumlarımızı ve oylarımızı unutmayalım ♥
Keyifli Okumalar|∘◦☘◦∘|
"Oha!" Nidası kaçtı ağzımdan kapıyı açan çocuğa bakarken. "Nasıl benden daha kötü görünebilirsin ki?"
Bir eliyle yorgunluk akan gözünü ovuşturdu. "Uyumadım..." Sesinden de aynı şekilde uykusuzluk akıyordu. Hiç uğraşmayıp eşofmanının üzerine siyah şişme montunu geçirmiş, hafif dalgalı kumral saçlarını üstün körü düzeltmiş, grilerinin de etrafı biraz kızarıp kanlanmıştı. Anahtarlığa uzanıp eline aldığı yedek anahtarı tutuşturdu elime. "Bir şey olursa ara tamam mı?"
Dışarıya adımını atacaktı ki önüne geçip iki kolumu da yana açtım. "Poyraz saçmalama bayılacak gibi duruyorsun."
"O kadar da değil ya..." diye mırıldandı. "O kadar mı?"
"O kadar." dedim itiraz kabul etmeyen bir sesle. Ellerimi göğsüne koyup yavaşça içeri ittirdim. "Yerine imza attıramaz mısın? Uyusan daha iyi." Geri geri adımlarken ağzının içinde anlayamadığım bir şeyler mırıldandı. Telefonunu açıp bir şeylere bakmaya başladı. Ben de içeri girip dış kapıyı kapattım. "Bu şekilde girdiğin dersi anlar mısın onu geç araba kullanamazsın o kesin."
Huysuz huysuz homurdanmaya başladı. "Alp uyandıramayınca arabayı alıp çıkmış." Evet içeride göremediğim ayakkabılarından ve çoktan asansöre yaydığı parfüm kokusundan çıktığını anlamıştım.
"Çıkar şu üstündekileri." dedim aynı onun gibi homurdanıp. Uyuşuk hareketlerle montunu çıkarıp astı, sonra da daha tamamen bile giymediği ayakkabılarından kurtuldu. Sessiz sessiz salona yürümeye başlayınca peşine takıldım, direkt koltuğa bıraktı kendini.
"Hallettim." dedi telefonunu da bir köşeye fırlatıp.
Yere oturup minik Pluto'yu mıncıklamaya başlamıştım o arada. İlk nöbet bendeydi, Berkay sağ olsun imza attırmam kolay oluyordu. Zaten bugün az dersim vardı ama Alp'in labı olduğu ve labları da çok uzun olduğu için ev yine boş kalmıştı. Selin ise sabahki derslerini atlatıp gelecekti.
"Ya çen uyandın da yürüyor muçun çen?" dedim paytak adımlarıyla bana yürümeye çalışan kediye. Yanıt olarak aldığım miyavlamayla iyice gülümsedim.
"Ulan ben uyandığımda kimse böyle bir şey demiyor." Kahkaha attım duyduğum gibi, gözlerimi yaşartacak huysuzlukta söylemişti bunu. Kendimi durdurmaya çalışırken ona döndüm.
"Neden?"
Yüzünü astı. "Bazen sırf uyandığım için bile tebrik edilmeliyim bence, ya da yürüdüğüm için. Bilmiyorum." Sırt üstü uzanıp gözlerini kapattığında yerdeki kediyi alıp üzerine bıraktım, anında boynuna yönelmişti. "Yapma şunu... Dört tane dişi var zaten." dedi sitemle. Dünün aksine sadece kıvrılmıştı kedi sıcak bulduğu yere.
"Ama seni seviyor."
"Sevsin bir zahmet. Ayağına taş değmesin diye topaklanmayan kum aldım ben ona." Tekrar kıkırdamaya başladığımda bir gözünü araladı.
"Uykun varken çok huysuzsun."
"Kendine bakıp konuşmanı tavsiye ederim." Ben somurttum bu sefer.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portre | Yarı-Texting ✔
Roman d'amour❝Yüzünü çok sevdim, ödünç alabilir miyim?❞ dedim birden gözlerimi gözlerine dikip. Nasıl olsa bir daha karşılaşmamız pek mümkün değildi, hem bu fırsatı kaçıramazdım hem de bu cesareti bir daha bulamazdım. Ağzımdan çıkan kelimelerin anlamsızlığıyla g...