38.BÖLÜM

1.6K 104 132
                                    

Kucağımda Elysia ile koşuyordum, nereye gittiğimi veya kimin beni kovaladığını bilmeden.

Yağmur, görüş açımı kapatıyor, ıslak toprakta ayak izlerimi bırakıyordu. Her adımda çamurlu su sıçrıyor, gözlerimi kamaştıran damlalarla mücadele ediyordum.

Biraz daha koştuktan sonra, görüş açıma Akhilleus’la ilklerimizi yaşadığımız ağacı gördüm.

Ağaca doğru koşmamla ağacın dalında asılı olan bendenler tek tek yere düşmeye başlamıştı.

Koşmayı bırakıp yere düşen bedenlere baktığımda düştükleri yerden kalkıp üstüme doğru koşmaya başlamıştı..

Çığlık atıp iki adım geriye atarak arkamı dönüp koşmaya başladım.

Ağaçların arasından koşarken önüme bir karartının çıkmasıyla durmuştum. Nefes nefese kalmıştım. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu.

Karartı bir vücuda sahipti ama yüzü tamamen kaybolmuş gibiydi.

Cansız bedenlerin ayak sesleri gittikçe çoğalıyordu, sesleri daha net bir şekilde gelmeye başlamıştı..

Karartı karanlığın içinde, sadece belirsiz bir şekil olarak duruyordu. İçimi saran korku, vücudumu dondurmuştu. Elysia’yı göğsüme daha sıkı bastırarak geri adım atmaya başladım.

"Yaklaşma!" dedim, sesim titreyerek yüksek bir tonla.

Karartı, kafasını hafif sola yatırdı, hareket etmedi. Sessizlik, etrafı saran yağmurun sesinin yanında daha da belirginleşti.

Gölgeler arasında, o belirsiz figürün hareket etmesini beklerken, kalbim hızla çarpıyordu. Nefesim düzensizleşti.

Karartının silüeti, sessiz bir fısıldama gibi yankılandı. “Neden kaçıyorsun?” diye sordu, sesi derin ve uğuldayan bir yankı gibi.

Karartının gözleri, yağmur damlaları arasında belirginleşmişti. Gözlerinde bir parıltı yoktu, sadece boşluk vardı.

Korku içimi sarmıştı, ama kaçma isteğim her geçen saniye daha da kuvvetleniyordu. “Yaklaşma!” diye tekrar bağırdım.

"Kimsin sen?" Diye bildim titrek bir sesle. "Bizden ne istiyorsun?"

"Kendi çocuğunu tanıyamacak kadar mı acizsin anne" demesiyle adımlarım durmuştu..

"Anne mi?" Dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.

Bakışlarımı karartıdan çekip kucağımadaki kızıma baktığımda, yüzünün yarısı kanlar içinde kalmış, derisi paramparça olmuştu. Sarkan et parçaları, çıplak kemiklerin üzerinde asılı duruyor, gözlerinden biri boş bir çukurdan dışarı fırlamış gibi kanla kaplı halde sallanıyordu, diğer gözü ise büzük bir şekilde bakıyordu..

Kızımı o halde görmemle çığlık atıp yataktan zıplayarak uyanmıştım..

"Şşt geçti sadece bir kabus gördün kalopsia'm"

Kafamı çevrip Akhilleusa baktığımda bana endişeli gözlerle bakıyordu, hiç bir şey demeden yataktan hızla kalkıp kızımın beşiğine doğru gittim.

Ay ışığı odayı aydınlattığı için kızımın yüzünü görebiliyordum, gördüğüm kabusun aksine yüzü pürüzsüz ve derin bir uykudaydı..

Omzuma bir elin değmesi ile bakışlarımı kızımdan çekip Akhilleusa baktım..

"Daha iyimisin?" Dedi güven verici sesiyle..

"Burada daha fazla kalmak istemiyorum" dedim sorusunu es geçerek..

"Sen nasıl istersen kraliçem" diyerek yüzüme değen saçlarımı kulağımın arkasına götürdü..

CİNİN AŞKI   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin