6. Bölüm

73 6 37
                                    

Eve geldikten sonra yukarıda odada yalnız kalmak istemediğim için salondaki tekli koltukta oturmuş etrafı inceliyordum.

Salonun genel görünüşü çok hoştu. Bahçeyi gören boydan camlar ve bahçeye açılan sürgülü bir kapı vardı. Odada tercih ettikleri koyu renkleri grinin güzel bir tonuyla sakinleştirmeye çalışmışlardı galiba. Duvarlar da siyah olsa tam bir mafya evi olabilecek potansiyeldeydi ama daha açık bir tonla güzel sakin bir salon elde etmişlerdi. Kendimi evim şahanenin dış sesi gibi hissediyordum şu an.

Selim Bey'in salonda bıraktığı küçük detaylar...

Adım seslerinden birinin geldiğini hissetmiştim ama bakacak halim yoktu. Görüş açıma girmesini beklerken önce sesini duydum.

"Bir şeyler yemen gerek"

Sesin sahibine döndüm.
Bora.

"Aç değilim."

Gerçekten değildim muhtemelen serumun etkisi vardı bunda çünkü normalde bu kadar dayanamazdım.

"Hangi yemekleri seviyorsun?"

Üzerinde gözlerimi gezdirdim.

"Hepsini yerim."

Yalandı. Yemek seçmek favori aktivitem bile olabilirdi.

"Sevdiğini sormuştum aslında yediğini değil."

Güldüm, seni zeki çocuk.

Karan ve Miraç da gelmiş koltuklara oturmuştu. Bora'yla daha fazla konuşmamamı sağlamıştı bu.

"Daha iyi hissediyor musun?"

Karan'dı bunu soran. Galiba ona karşı biraz daha farklı hissediyordum. Arabada konuştuğumuz da ses tonu ve cümleleri güvenimi kazanmaya yetmişti. Çok çabuk inanmıştım. Yine de bunun salaklık olmamasını umuyordum.

"Evet iyiyim. Teşekkür ederim."

Bu teşekkür beni sorduğu için değildi. Hastaneye götürüp uğraştığı içindi. Üstelik yıllarca uğraşan abim ortada yoktu bile. Teşekkürün nedenini açıkça belirtmemiştim anlamak istediği gibi anlasın diyeydi.

"Abinim ben senin tabii ki olması gerekeni yapacam, teşekkür edecek bir şey yok."

Ağlardım ama ben. Zaten aşırı duygusaldım bu aralar.
Gülümsedi.
Anneme benzediğini fark ettim. Gülüşünün, kısılan gözlerinin, bakışlarının...
Yüzüne kitlendiğimi fark ettim.
Toparlandım, yüz ifademi korudum, bir şey belli etmeden önüme döndüm. Yeterdi bu kadar.

...

Kısacık bir uykuyla gereken enerjiyi toplayamadığını iliklerime kadar hissettiren gözlerimi araladım. Gün doğarken uyumuş buna rağmen erken uyanmıştım. Gözlerimin aksine bedenim dinçti. Bedenimin aksine mental bir ağırlık vardı üstümde.

Yataktan kalktım, elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Aynadan yüzümü incelerken bir günde nasıl bu hâle geldiğimi sorguluyordum. Normalde bebek gibi bakım yaptığım cildimi suyla yıkayıp geri çekildim. Saçlarımı açtım taramadan at kuyruğu yaptım. Kendimi incelemek bugün iyi gelmeyecekti belli ki bana. Tabiri caizse korkunç görünüyordum. Ayrıldım oradan.

Acıkmıştım. Hatta açlıktan ölebilirdim. Yemek yemek istemiyordum ama yemez isem kusardım. Yemek yemenin mi kusmanın mı daha kötü olduğunu düşününce makul yol mutfağa çıkıyordu. Tabi nasıl isteyeceğimi bilmiyordum. Utançtan yerin dibine girmek istemiyordum.
Kimse olmazsa gizlice açlığımı hissetmeyecek kadar bir şeyler yiyip hemen ordan ayrılabilirdim. Umarım kimse yoktur.

Yeni HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin