Derya Sultan

15 6 4
                                        

  Dündar bey ailesi ve alpleriyle 3 gündür yoldaydılar. Artık sınırlara yaklaşmışlardı. Bu gün yolun son gecesiydi.

Ahmed dışında her kes uyumuştu. Tabi nöbetde olan alpler buna dahildi. Hamza da o alplerdendi. Ahmedin yanına oturdu:

-Niye yatmadın beyim?

-Siz burada uykusuz durucaksınız ben yatacakmıyım?

-Beyim... ne oldu?

-Anam Hamza. 3 gündür dediği tek şey evlen. Gidip sultana demese iyidir.

-Merak etmeyin beyim. Leyla ana sizin mutluluğunuzu ister. Mecbur etmeyecektir.

-İnşAllah Hamza.

-Ama sultanı bi görün derim. Bu işler kısmetdir ama... onu da siz bulmalısınız elbet. Belki de odur.

-Nice şehzadelere verilmeyen suktan bana mı verilir Hamza?

-Bu işler makama bakmaz beyim. Gönül işleridir.

-Bakarım da pek bilgilisin. Kimdir bu şanslı kız?

-Estafurullah beyim benim o işlerle işim olmaz.

-Kısmet Hamza... kısmet...

Ahmed bütün gece uyuyamadı. O da nöbet tuttu.

Sabah olunca sınıra dayanmışdılar. Ve bir süre sonra artık İldenizlerdeydiler. Pek güzel bi atmosferi vardı. Hatunları onlardan farklı olarak çatrasız geziyordu. Beyleri ise pek güçlü görünüyordu. Saray kapısına gelince durdular:

-Kimsiniz!?

-Selçuklu devletinden elçi olarak geliriz. Ben Gökberk obasının beyi Dündar.

Ardından Dündar bey mühürü gösterdi. Saraya girdiklerinde Selçuklu sarayının neredeyse iki katı olduğunu gördüler. Pek güzel döşemeli ve hoş atmoferliydi. Elbette onları hoş karşılayıp sultanın yanına götürdüler.

İçeri girince sultanı selamlayıp oturdular:

-Hoş geldiniz biz de sizi beklerdik.

-Hoş gördük sultanım.

-Deyin hele hal-ehval nasıldır?

-Şükür iyidir sultanım. Sizde iyi olasınız.

-Şükür. Sultan Aladdin çok iyi bir yoldaşımdır. Bana hep sizden bahsederdi Dündar bey. Ne kadar iyi ve dürüst bey olduğunuzdan.

-Estafurullah sultanım.

-Deyin bakalım, sultan Aladdin ne ister?

-Bundan sonraki çıka bilecek savaşlara karşı sizle bir olmak ister. Bunun için sözleşme gönderdi.

-Elbette severek yaparız. Öyle bi müttefik her kese lazımdır. Gayrı bu konuda meraklanmayasınız.

-Sağolasınız sultanım.

-Sizi burada misafir etmek isteriz bir müddet. Tabi isterseniz.

-Severek sultanım.

-O zaman ne hoş bize. Sizi evlatlarımla tanıştırayım.

Sultanın sözünün ardından içeri bir erkek girdi. 25 yaşlarındaydı. Siyah saç ve sakalıyla çok yakışıklı bir erkekti:

-Bu büyük oğlum Murat. Kendisi veliahtımdır.

Murat selam verip oturdu.

Ardından içeri bir erkek ve bir kız çocuğu daha girdi. Erkek Murata benziyordu ama daha küçüktü. Neredeyse 15 yaşlarında. Kızsa çok güzel bir surata sahipti. 14 lü yaşlarındaydı. Saçları çok uzun ve siyahdı. Parlak tacı göz kamaştırıyordu. Üstündeki elbisede cabası. Ardından Leyla hanım kıza garip bakışlar attı. Sanki daha farklı bir kızbekliyormuş gibiydi. Ardından Gökçe anasına çaktırmadan kulağına bir şeyler söyledi:

-Derdinden ölünen sultan bumuymuş? E bu benle aynı neredeyse?

-İnsan içinde kulağa konuşulmaz. Kes duyacaklar.

  Gökçe önüne döndü. Ardından Sultan konuştu:

-Bunlar da küçük oğlum Ferhat ve kızım Gonca.

  Bu laftan sonra Leyla ve Gökçe duraksadı. Ardından kapı yine açıldı. İçeri 17 li yaşlarında bi kız girdi. Girmesiyle ortamı sessizlik bürüdü.

  Kızın gözleri kardeşlerinden farklı olarak babası gibi maviydi. Saçları kömür karasıydı. Yüzü çok güzel ve pürüssüzdü. Boyu 1.65 civarlarındaydı. Tacı ışıl-ışıldı. Mükemmel yüz çizgilerine sahipti. Belinde hançeri ve pusatı vardı. Kız muhteşemdi.

  Sultan tekrar konuşmaya başladı:

-Ve işte büyük kızım Derya.

  Leyla ve Gökçe sessizce ona bakıyordu. Ahmed aniden onu görünce duraksadı ve gözlerinde kayboldu. Gözleri gerçekten çok güzeldi. Ahmed böyle güzel bi kız hiç görmemişti.

  Kız doğrudan Ahmedin karşısına oturdu. Ona bakmıyordu ama Ahmed hala ona bakıyordu.

  Sultan söze atladı:

-İsterseniz sizinle ve oğullarımla bir saray yürüşüne çıkalım. Kızlarımda hanımlara eşlik etsin.

-Tabi sultanım şeref duyarız.

  Ardından kadınalr ve erkekler ayrıldı. Derya ve Gonca, Gökçe ve Leylaya bahçeyi gezdiriyordu:

-Burası bizim arka bahçemiz. Genelde burada akşam saatleri bulunuruz.

  Gökçe aniden ortaya atladı:

- Haddimse bir şey sora bilirmiyim?

-Tabi.

-Sizde hatunlar neden çadrasız geziyor?

-Anlamadım?

  Leyla olaya el atdı:

-Bizde hatunlar gördüğünüz gibi başında çadrayla dolaşır. Hatunlar böyle bi farka sahiptir.

-Başınız açık olunca er mi oluyorsunuz?

  Leyla ve Gökçe bir şey diyemedi. Gonca gülmemek için zor durdu. Derya sarayı gezdirmeye devam etti..

Derya ve AhmedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin