Sen hiç umudun eteklerini
Umutsuzca tuttun mu?
Sen her şey bitti dediğinde
Yanında kimse oldu mu?
Sen boğuldun mu çaresizce?
Kayboldun mu karanlık sokaklarda
Bir başına?
Esaretten kurtulabildin mi?
Kırabildin mi zincirleri birer birer?
Yenebildin mi korkularını?
Dimdik ayağa kalktın mı
Düştüğün çukurdan?
Sen hiç kendini önemsedin mi?
Sen hiç kendine ikinci bir şans
Verdin mi?
Sen, sen kendine en son ne zaman
Nasılsın dedin? Oysa hayat denen
Durgun deniz olsa da daima hafiften
Vururdu dalgalarını kıyıyaSen Cennet'in Kalbi asla pes etme
Bırak dört bir yanını sarsın
Adi kemerler...
Keskin kıskaçlar saplasa da ruhuna
Unutma ki sen Cennet'in Kalbi'sin
Sen yoksan hiçbirimiz yokuz
Sana vasiyetim davamızdan asla
Vazgeçme, vazgeçme, vazgeçme...
***
Zeynep bulduğu günlüğün son sayfasını okuduğunda kalbinde doğan huzuru hissetti. Aradığı meğerse Cennet'in Kalbi'ymiş. En büyük silahı ve onu yenilmez kılacak kalkanı bulmuştu. Artık harekete geçmesi gerekiyordu fakat harekete geçmeden önce Cennet'in Kalbi'ne her şeyi anlatmalıydı. Yorgun hissetse de içindeki umut tükenmiş değildi. Omuzları düşse de yalnız olmadığını anlamış ve endişelenmenin gereksizliğini kavramıştı. Evren'in gücünün sınırlarını bilmiyordu ancak bu kişi Cennet'in Kalbi'yse, Cehennem'in onu ortadan kaldırmak istemesi ve ona yaptığı işkencelerle kendi tarafına çekmeye çalışsa da başarılı olmamıştı planlarında. Cennet'in Kalbi tüm gücüyle bir kez daha Cehennem'i, Cehennem'in kör kuyularına hapsetmeyi başarmıştı. Cehennem yıllar sonra yeniden ortaya çıkmış ve intikam için geri dönmüştü. Cennet'in tüm üyelerini yok etmişti ancak yine de önünde ki muazzam gücü ve engeli ortadan kaldırmalıydı aksi takdirde kaos planlarını gerçekleştiremeyebilirdi.
Zaman hızla akıp gidiyordu onlar için bomba her an patlayabilirdi. Cennet'in Kalbi zayıflasa da atmaya devam ediyordu ve yanında Cennet'in Prensesi de vardı artık aile üyeleri genişliyordu. Onlar bir aileydi yıkılsa da yok olsa da tamamlanması gereken parçalar yerine oturduğunda Cehennem'in izlerini silmek kolaylaşacaktı.
Yaralarla kaplanan vücutlarını saracak ve bir an önce göğe yükseleceklerdi. Gök onları koruyabilirdi çünkü Gök onların asıl eviydi. Cennet olarak bilinseler de Gök onların doğduğu yer ve yaşaması gereken topraklardı. Bazen hayat sıradan geçtiği sanılan fakat biraz görüş açısını değiştirdiğinde sıradan sanılan hayatın mucizeleriyle doludur tabi insanoğlu alışıktır hayatı hafife almaya. Bazı insanlar da var ki istese dahi hafife almazlar çünkü pozisyonları bunu mümkün kılmaz. Yani Cennet'in Kalbi asla hayatı hafife alamaz, aynı şekilde Cennet'in Prensesi de.. Varoluşunun gayesini bilenler buhranda kaybolmayanlardır ve onların hikayesi de yolunu asla kaybetmeyenlerin hikayesiydi. Bunu da Cehennem'e kanıtlayacaklardı.Cennet'in Prensesi özellikle okunması için bırakılan günlüğün sayfalarını kapatıp ayağa kalktı. Aynanın karşısına geçip saçlarını taramaya başladı. Uzun zamandır bu denli huzurlu hissetmemişti ve garip bir his vardı bedenini saran, düşüncelerini kaplayan.
Yüzündeki yaralara bakıyordu, gözünün altındaki koyu halkalara, kuruyan dudaklarına, yıpranan saçlarına...
Hayatının en güzel dönemleri gözyaşıyla, hüzünle, acıyla geçmişti.
Kalbi ritmini çoktan unutmuştu, yok olmak ve varlığını sürdürmeye çalışmakla geçiyordu artık günleri ancak kendisi de bir şeyi çoktan anlamıştı: Cennet'in Prensesi olmak kolay değildi.
Zamanla anlamıştı, o seçilmişti. Ailesiyle arasında vadiler yer alsa da onları unutamıyordu. Küçükken yaptıkları, anıları, babasıyla birlikte oynadığı oyunlar, abisiyle olan küçük atışmaları, annesinin saatler süren söylemelerini dahi özlüyordu. Kabul etse de etmese de içindeki boşluk onlarsız her geçen gün daha da büyüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REHAVET: KAYIP ÖĞRENCİLER
Misteri / ThrillerBirer birer yok olan öğrenciler... Fırtına öncesi sessizlik... Bitmek bilmeyen kabuslar... Zamanın tükenmesi... Ve savrulan bir genç kız... Zeynep Saya, ailesinden beklediği sevgiyi göremediği için sevgiyi bilmeyen insanlarda aramıştır. Kalbi paramp...