1.5

590 62 47
                                    

"Sence de ders çalışmaya giderken bu kadar özenmen gerekli miydi hayatım?" Beyaz boğazlı kazağımın üstüne giydiğim koyu kot ceketimin yakalarını düzeltirken annemden duyduğum bu laflar üzerine "Özenmek mi? Her zamanki halim işte anne." Demiştim elime aldığım parfüm şişemi incelemeye başlarken.

Lakin sonrasında ise aklıma Barış'ın -Artık kendi içimde abi demeye dilim varmıyordu- astımı olduğu gelince parfüm sıkmaktan vazgeçmiş, elimde tuttuğum cam parfüm şişesini tekrardan yerine bırakmıştım.

"Tabii her zamanki halinde bugün sanki ekstra bir kendine özeniyorsun. Ha, haksız mıyım sence?" Israrlarına hâlâ kaldığı yerden devam eden anneme kısa bir bakış atıp, son zamanlarda sonbahar mevsimine göre fazla uzayan sarı tutamlarımı tarağımla şekil verirken, suskun kalmayı tercih etmiştim. Bugün anneme istediği ve ima ettiği cevabı vermeyecektim çünkü.

Bir müddet daha kapının pervazında beni izleyen annem sanırım sonunda kendisine istediği türden bir yanıt vermeyeceğimi anlayarak pes etmiş ve adımlarını mutfağa doğru yöneltmişti.

Saçlarıma son dokunuşlarımı yapıp özenli bir biçimde şekil vererek, boy aynamın önüne geçmiş, kendime onay verdikten sonra ise lacivert olan sırt çantama fizik dersi ile ilgili olan tüm materyalleri yerleştirmiş bir vaziyette odamdan çıkış yapmıştım.

Anneme artık evden çıkacağım haberini verdikten sonra yaptığım kombine uygun olan beyaz spor ayakkabılarımı ayağıma geçirirken, annem elinde tuttuğu, üstüne ince bir örtü yerleştirdiği tabak ile tam karşıma dikilmişti.

Kaşlarımı çatarak yerimde doğrulurken "Anne, bu ne şimdi?" Diye bir soruda bulunmuştum, elinde tuttuğu tabağa ithafen. Bu sorumla yüzüne bir gülümseme yerleştiren annem "Poğaça. Taze poğaça yaptım size, fırından daha yeni çıktılar. Barış Abi'n poğaçayı çok sever. Beraber çalışırken yersiniz. Sonuçta sana o kadar dersinde yardımcı olacakmış, bir nevi teşekkür mahiyetinde yani." Dediğinde annemin yanağına sulu bir öpücük kondurmuş, elindeki koca poğaça tabağını alırken "Demek tüm evin her tarafını saran güzel kokunun sahibi bu poğaçalardı. Sen annelerin bir tanesisin. Ellerine sağlık." Demiştim.

Gülerek beni kendinden ayırırken "Hadi hadi! Gecikme de daha fazla bekletme Barış Abi'ni. Ayıp olur sonra." Diyip küçük bir eklemede bulunmuştu. "Yaren Teyze'ne de selam söylemeyi unutma sakın!" Bu laflarıyla birlikte merdivenlerden inerken "Unutmam! Merak etme sen!" Dedim ve hızlı adımlarla yönümü Ardalar'ın evine doğru çevirdim.

Sırtımda çantam, elimde tuttuğum poğaça tabağı ve yüzümdeki sırıtmayla beraber içim içime sığmazken attığım her bir adımda bünyeme yeni bir heyecan dalgası yükleniyor bu durum ise nefes alış verişlerimin düzensizleşmesini sağlıyordu.

Artık vücudumda yoğun bir hâlde salgılanan adrenalin hormonu yüzünden mi yoksa evlerimizin birbirine yakınlığından kaynaklı mıydı bilmiyordum ama Ardalar'ın evine tahminimden çok daha kısa bir sürede ulaşmıştım. Öyleki elimde tuttuğum poğaçaların sıcaklığını hâlâ hissedebiliyordum.

Titrek bir nefes verip, bakımı özenli bir hâlde düzenli bir şekilde gerçekleşen evin bahçesine girmiş, turuncu ve pembe renklerinde açmış olup etrafa görsel bir şölen sunan kasımpatı çiçeklerinin süslediği yoldan ilerleyerek evin dış kapısına ulaşmış ve derin bir nefes alıp, sonunda zili çalmayı başarabilmiştim.

Oldukça gergin geçen bi' on saniyenin ardından kapı Arda tarafından açılmış ve bana çoşkulu bir ses tonuyla "Hoş geldin! Sefalar getirdin Semih'im!" Diyip, ben hangi ara olduğunu anlamadığım bir hızla elini, özenle şekillendirdiğim saçlarıma atmış bir güzel dağıtarak geri çekmişti.

SOFTCORE ~BarSem~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin