☆
Bavulumu kapattıktan sonra gözlerimi Kenan'a ve cebelleştiği bavuluna çevirdim. Bu çocuğun aklı ciddi şekilde toptan başka bir sike yaramıyordu.
"Kenan aptal mısın?"
Bana göz devirmesini izledikten sonra dizlerimin üstünde ilerleyip yanına oturdum. Omuzları düşmüş şekilde, alık alık bir bana birde önündeki dağınık eşyalara bakıyordu.
"Anan katlamayı öğretmedi mi sana?"
"Anan derken?"
"Annen yani."
Kenan'ın delici bakışları hala üstümdeyken şansımı olabildiğince zorlamak istiyordum.
Kıyafetlerini elime alıp katladım ve düzenlice yerleştirdim. Kenan o sırada nasıl katladığımı inceliyordu.
"Senin anan sana güzel öğretmiş."
Güldüm ve bavulun ağzını kapattım. Fermuarı da çektikten sonra Kenan'nın bacağından yardım alarak ayağa kalktım.
O da ayaklandığında ikimizde odada göz gezdirdik. Sanırım gitmeye hazırdık.
"Hadi gel aşağıya inelim."
Kafa sallayıp uzattığı elini tuttum ve ona ayak uydurarak ilerledim.
...
"Kenan, kalk artık!"
Uçakta ve takside uyuduğu yetmiyormuş gibi koltuktada uyuya kalmıştı ben masayı kurana kadar.
"Uykucu, hadi."
"Tamam geliyorum."
Kıçını bana çevirip uyumaya devam ettiğinde gözlerimi devirdim ve mutfağa ilerledim.
Ne haltı varsa yesin, benimde uykum vardı ama antrenmana gidecek diye ona yemek yapmıştım.
Ben kendi kendime söylenirken sandalye çekme sesi mutfakta yankılandığında arkamı döndüm.
"Günaydın sevgilim."
"Sana da günaydın Kenan."
İsmiyle hitap etmemi asla sevmiyordu. Bu yüzden bana ters ters bakarak ağzına zeytin attı ve yemeye başladı.
Biraz sonra sandalye gıcırtısı kulağıma tekrardan dolmuştu. Kenan dolaptan çıkardığı meyve suyunu masaya koyduktan sonra benide omuzlarımdan tutup masaya ilerletmişti.
"Oturda birlikte yiyelim."
...
Kenan
Onunda uykusu olmasına rağmen beni düşünüp uykusunu ertelemesi ve bana masa hazırlaması beni epey düşündürmüştü.
Ben Funda'yı hak ediyor muydum?
Hakkımda çıkan haberler, yazılar, saçma sapan shoplar ve daha niceleri. Bunları önemsemeyip yalanlaması beni ara sıra duygulandırıyordu.
İlişkimiz fazla gitgelliydi. Birçok ortak yönümüz olmasına rağmen birbirimizle anlaşamıyor gibi durmamız arkadaşlarımıza göre biraz komikti. Bize sürekli neden böyle olduğumuza dair sorular soruyorlardı fakat asıl eğlencenin bu olduğunu bilmiyorlardı. Bazen onların bu spontane ilişkilerine üzülmüyor değildim.
Bu durumu Funda'ya söylediğimde bana 'Sende üzülmeye yer arıyorsun alık surat.' deyip gülmüştü.
Çaprazımda oturan sevgilime dikkatle baktım ve onu uzun zamandır yemeğe çıkaramadığımı hatırladım. Sanırım bir organizasyon vakti gelmişti.
"Ne bakıyorsun beni mi yiyeceksin?"
Ağzına attığı kocaman domatesle oldukça çirkin gözükmesine rağmen gülümsememe engel olamadım.
"Ağzında yemek varken konuşma Funda."
Bilekliklerinin sesi kulağıma dolduğunda ona tekrardan döndüm. Birde nah yemiştim.
Onu, o yapan şeylerden biriydi iki kolunda şıngırdayan bileklikeri.
Onu ve onun bu taşra tarzını seviyordum. Esmer teni, uçları dalga dalga olan kahverengi saçları, kendine özgü hafif kemerli burnu, keskin çene hattı, olumundan olan ince kaşları, sürekli aralık olan dudakları... O gerçekten kusursuz bir Türk kızıydı.
"Kenan, evden birlikte çıkalım. Ben Ramos'u çok özledim gidip alayım."
"Tamam bebeğim birlikte alalım."
"Ama geç kalırsın?"
"Kavuşma anınızı kaçırmaktan iyidir."
Bana büzülmüş dudağıyla baktığında derin bir nefes aldım. Kafası yana yatmış şekilde yanağımı okşadığında kafamı çevirip avuç içini öptüm.
Bunu nedense seviyordu. O sevdiği için bende seviyordum.
...
☆•°'•
Funda Yandaş