Barlas son günlerde sırf Dora'nın yemek yediğini görebilmek için curcuna çıkarıyordu. Hastane yemeklerinin kötü olduğunu söyleyip durduğundan en sonunda Dora odasına geliyordu. Onu ikna etme çabalarından sonra onunla birlikte oturmuş yemek yerken buluyordu kendisini ama hiçbir şikayeti de yoktu. Barlas ile oturup yemek yemekten sohbet etmekten memnundu.
Dora o günden sonra haftada bir kez olacak şekilde terapiye gidecekti. Düzenli olarak günde üç öğün yiyecek, arada meyve gibi atıştırmalıklar tüketecekti. Verilen kiloların hepsini geri aldırmayı planlıyordu Barlas.
Çok sürmeden hastaneden taburcu olduğunda Dora'nın evine yerleşmişti. Oğlanın etrafta onun için koşuşturup durmasını izlemek oldukça eğlenceliydi aslında. Birde kendisini bilerek delirtmek istercesine şortla geziyordu. Pürüzsüz beyaz bacaklar dikkatini bozmaktan başka bir şey yapmıyordu ve içinden sadece lanet ediyordu.
Bacaklarıyla onu boğmasını istese bu yüzden azarlanacağını çok iyi biliyordu. Sonuçta hastaneden yeni taburcu olmuştu. Omzundaki yara yeni yeni iyileşmeye başlamışken böyle bir şey yapmak zarar verebilirdi ya da Dora sadece öyle düşünüyordu. Açıkçası birazcık birbirlerine dokunmaktan zarar gelmezdi, değil mi?
Dora kafasına vurmuştu ve elinin bu kadar ağır olduğunu da bilmiyordu, sanırım hep yumuşak tarafına denk geldiğinden. Acıyan kafasını tutarken yanında oturan bedene göz ucuyla baktı. Bağdaş kurduğu bacaklarının ortasında meyve tabağı vardı ve elmaları soyarken televizyon izliyordu. Soyduğu elmayı keserek Barlas'a uzattı.
Sarımsak kendi yatağında kıvrılmış uyuyordu. Saat akşamın dokuzuydu ve televizyonda Demir Adam oynuyordu. Dora'nın sevdiği filmlerden biriydi. Süper kahraman şeylerini pek sevmezdi ama Dora seviyordu bir kere. Uzatılan elmayı uzanıp ağzıyla alırken somurtarak ekrana bakmaya devam etti.
Ne olurdu birazcık elleseydi? Öpüşmenin ilerisine gidememek ne kadar canını yakıyordu, haberi var mıydı bu mavi gözlünün? Tuvalet bahanesiyle gittiği banyoda kaç kere kendine dokunmuştu üç günde? Çıldırmak üzereydi!
"İstediğini elde edememiş çocuklar gibisin komutanım." diyerek gülen Dora gözlüklerinin üzerinden ona baktı. Barlas normalde davranmayacağı şekilde onu görmezlikten geldiğinde Dora bu sefer kahkaha atmıştı. Kucağındaki tabağı sehpanın üzerine bırakıp Barlas'ın üzerine eğildi. İnadına ona bakmayan komutanın göğsüne çenesini yaslarken gülümsüyordu.
"O kadar dokunmak istiyorsun bana?" diye sorarken işaret parmağını komutanın göğsünde gezdiriyor, burnunun ucuna düşmüş gözlüklerinin üzerinden onun yüzüne alt dudağını hafifçe büzerek bakıyordu. Barlas bakmamaya çalışsa da kendine yenilip bakıvermişti.
Oğlanın güzelliğine şurada ölebilirdi. Öyle güzeldi ki bakışı bile yetiyordu yanıp kül olmasına.
"Banyoda biraz daha sessiz olmayı denemelisin komutanım yoksa benden başkasına da yakalanmış olabilirdiniz. Tabi başkası evdeyken kendinize dokunma gibi bir hataya düşmezsiniz, değil mi?"
"Sen..." dedi Barlas gülerek. Kollarını göğsünün üzerine koyup başını masumca yana yatıran Dora'nın mavi gözlerine bakmaya devam ediyordu. "Beni delirtiyorsun."
Dora gülerek Barlas'ın dudaklarına uzanıp öpücüğünü bırakarak geri çekildi. Başını adamın göğsüne yaslayarak televizyona çevirdi bakışlarını. Barlas kollarını oğlanın vücuduna sararak onunla birlikte ekrana çevirdi bakışlarını.
Sadece sarılmak bile yeterliydi.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
komutan bey
Teen FictionSon sınıf üniversite öğrencisi olan Dora, karşı komşusu olan asker Barlas Sönmez'e mesaj atma kararı alır (ciddiye alınacak türden bir kurgu değildir)