§8.Bölüm-Bir tanem§

45 10 5
                                    

Sahi, kimdi bu Hyunjin?..

Hwang Hyunjin... Muhtemelen hepimizin bildiği üzere travmaları olan üniversiteli genç. Peki neydi bu travma olayı? Nereden çıkmıştı ki bu söylentiler?

                                     ***

20 yaşındaki Hyunjin, Seulde doğmuş ve burada büyümüştü. Onu her zaman hayata bağlayan birisi vardı bu hayatta. Hyunjin'in asla ayrılmadığı birisi, gözünün açtığında da kapattığında da gördüğü birisi... Ve bir gün o birisi onun ellerinden alındı, bir daha asla geri gelemeyecek şekilde...
    
                                       ***

  Hyunjin 14 yaşında -orta okuldayken- inandığı en büyük kabusu gerçekleşmişti. İşte onun hayatı tam o gün kararmıştı...

Okuldan çıkıp eve gidiyordu, yolda yürürken gördüğü markete girip annesinin en sevdiği aromalı dondurmayı aldı ve sevinçle elindeki dondurma poşetine bakıp yürümeye başladı. Yolda düşündüğü senaryoya göre eve gidip annesini kucakladıktan sonra ona dordumayı verecek ve birlikte yiyeceklerdi. Lakin, kaderin ona beklemediği şeyler hazırladığını bilmiyordu.

Elinde domdurma poşeti, yüzünde büyük bir gülümsemeyle açtı anahtarlarıyla kapıyı. Eve girdiği anda annesine seslendi.

"Anne, ben geldiim," İçeri adım atar atmaz yerdeki kırık camlar gözüne çarptı. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solurken "anne buraya n'olmuş böyle? Vazoyu mu kırdın yalnışlıkla?" Daha sorusunu biteremeden yukarı kattan duyduğu çığlık onu yerinden sıçratmaya yetmişdi.

Hemen yukarı kata doğru koşmaya başladı, o sırada bir tane daha çığlık sesi duyuldu. Ardından ağlama sesleri de buna eklendi.

Koşarak çıktığı merdivenlerin ardından, sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu. Çok geçmeden kendini annesinin yatak odasının önünde buldu. İçeri adım atamadı ama. İlk başta korktu, içeride ne gibi bir manzarayla karşılaşabilir diye düşündü. Sonra kendine güç vererek kapıdan içeri bir adım attı. Ve işte o an gördükleri onu şoka sokmaya yetti.

Annesi gözyaşları içinde, elinde silahı ona doğrultmuş  babasının önündeydi. Ortalık tamamen dağılmıştı, yerler kağıt, parfüm şişesinin camları, kırık vazo parçaları ve ondan düşmüş çiçeklerle doluydu.

"Lütfen... Lütfen sana yalvarırım, oğlum için lütfen... Onu öyle bırakamam, yalvarırı-" Daha sözünü tamamlayamadan bir el ateş sesi geldi... Ardından Hyunjin'in çığlıkları...

Elindeki dondurma poşetini umursamadan yere fırlattı ve koşarak yere yığılan annesinin yanına koştu. Dizlerinin üzerinde yere düştü. Arkasındaki adama yüzünü bile çevirmedi. Şu an yapmak isteyeceği son şey bile değildi bu.

"ANNE! Anne iyi misin? Anne lütfen aç gözlerini dayan lütfen. Anne..." Daha fazla dayanamadan hüngür hüngür ağlamaya başladı.

"Bir tanem..." Dedi annesi son nefesleri ve kapanan gözleriyle.

"Anne! Anne lüften kapama gözlerini, sensiz yapamam anne lüften gitme!"

Gözyaşlarını tutamıyordu, şimdiye kadar bir kez bile mızmızlanıp ağladığı olmamıştı. Hiç bir zaman ağlayan bir çocuk olmamıştı Hyunjin. Ama annesini o halde görmek onun dünyasını tersine çevirmişti. Annesini kaybetme fikri bile onun kanını dondururken bu görüntü onu tamamen dağıtmıştı bir kaç dakikada.

"Dinle beni oğlum... Sen güçlü birisin, çabuk unutursun bunu... Her zaman savaş tamam mı? Unutma ben her zaman seninle olacağım. Seni, seviyorum bir tanem..." Son sözleri bu olmuştu kadının, hemen ardından gözleri kapandı sonsuzluğa.

~Tüm İmkansızlıklara Karşı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin