§14.Bölüm-Küçük yanlışlar§

9 3 0
                                    

·•Hyunjin'den•·
Dersten yeni çıkmıştım. Çantamı sırtıma takıp sınıftan çıktım. Alt kata indiğimde sınıfların önünden geçerken içlerine de bakıyordum. Felix'in sınıfının yanından geçerken içeride onu göremedim. Diğerleri çıkmaya başlamışken o ortalıkta gözükmüyordu. Herhalde çıkmıştır diye düşünerek yoluma devam ettim.

Koşarak odaya gelince kapıyı açıp içeri baktım. Ama... Burası bomboştu. Peki Felix neredeydi? Omuz silkerek ayakkabılarımı çıkardım ve kapıyı kapattım.

Çantamı yatağıma atıp montumu çıkardım. Onu da bir kenara koyduktan sonra masama geçtim. Telefonumdan sakin bir piyano müziği açıp kulaklıklarımı taktım. En sevdiklerimden biri olan "Evgeny Grinko-Valse" çalmaya başladı. Bu müziği dinlemek aklıma güzel anıları getiriyordu. Eski anılarımı. Annemi.

Eskiden bumüziği açardık bahçemizde. Baş başa otururduk. Sadece ikimizin olduğu anlara özeldi bu müzik. Güzel zamanlardı...

Çekmecemden eskiz defterimi çıkarıp masaya koydum. Kurşun kalem, silgi gibi gerekli malzemelerin hepsini önüme döktüm. Aklıma ilk gelen şeyi çizmeye başladım. Nedense bir insan çizmek istedim bu defa. Taslağı yaptıktan sonra detayları çizmeye başladım. Küçük detayları çok dikkate almasamda en önemli kısımları atlamadım.

Uzun bir süre sonra odanın ışığı epey azalmıştı. Hava kararmaya yakındı. Resmime bakınca gördüğüm görüntü içimi açıyordu. Aklıma ilk o geldiği için Felix'i çizdim. Dün akşam kucağımda rahatça uyuyor oluşunu canlandırmıştım benim gözümden. Minik burnunu ve gözlerini çok güzel çizmiştim. Bu resmi gerçekten beğendim.

Neden onu çiziyorum ki? Başımın ağrıdığını hissettim. Sayfalarının çoğu kopuk olan eskiz defterimin kapağını kapatıp masamı topladım. Yerimde çok oturduğum için üşümtüm. Kalkıp odada bir kaç tut attım boş boş. Kafamı kaldırıp masalarımızın arasındaki elektron saate baktım. Saat 6'ya geliyordu.

Pencereye yaklaşıp etrafa bakmaya başladım. Acaba Felix nerede? Güneşin turuncu ışıklarının arasına lacivert tonları çökmüştü. Seyrek beyaz bulutlar maviliklerin arasında ilerliyordu yavaşça. Bazı binaların ışıkları çoktan yanmaya başlamıştı bile. Odada ise loş dene bilecek azlıkta bir ışık vardı. Lambaları açmamıştım. Akşamın tam bu saatelerini çok seviyordum. Ne gece oluyor ne gündüz. Tam merkezdeymiş gibi. Ama ne yazık ki bu çok uzun sürmüyor. Hava çabuk kararıyor. Bu güzel dakikaları seyretmeye bayılıyorum oysaki.

Bahçede gezen gözlerim ağaçların arasında bir sarılığa çarptı. Bu sarılık yarım kapalı havada bile kolayca gözüküyordu.

Sarı bir kafa banklardan en uzakta olanında kitap okuyordu. Sarı saçlar... Nedenini bilmediğim bir istek oluştu içimde. O saçlara dokunmak istiyordum yine. Garip bir çekim vardı onun etrafında. Güneşin sarısından defalarca güzel bir sarıdaydı saçları ve bu renk ona çok yakışıyordu. Başkalarında görsem beyenmeyeceğim sarı tonu onda çok farklı duruyordu.

İçeride çok sıkıldığım için dışarı çıktım. Koridora elimde montumla çıktım. Tüm üniversitenin içi kendinden ısıtma sistemiyle temin olunduğu için buralarda sıcaktı. Ama dış kapıya yaklaşınca ise beklediğim o soğuk hava üzerime geldi. Montumu giyip solmuş ağaçların arasından geçerek yürümeye başladım. Uzun bir süre boş bankların yanından geçip gittim. En sonunda en dipteki o bankı buldum. Yani o kişiyi buldum.

Demin kitap okuduğu halde şimdi sadece müzik dinliyordu. Kapalı kitap kucağında duruyordu. Kendisi ise kulağında kulaklıkla başını yukarı kaldırmıştı. Yakına yaklaşınca gözlerinin kapalı olduğunu farkettim.

~Tüm İmkansızlıklara Karşı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin