Görev başarıyla tamamlanmıştı. Araçlarla üsse doğru geri dönüş yolculuğu başlamıştı. Araçların içindeki atmosfer biraz daha rahattı artık, çünkü başarmanın verdiği huzur ve gurur herkesin yüzünde okunuyordu. Hakan, direksiyonun başında sessizce yolu izlerken birden Kardelen'e dönüp konuşmaya başladı.
"Teğmen Yıldırım," dedi gülümseyerek, "Bu planın olmasaydı, belki de konvoy çoktan sınırın ötesine geçmişti. İyi iş çıkardın."
Kardelen biraz utanmıştı ama kendini toparladı ve kısa bir teşekkürle yetindi, "Teşekkür ederim, komutanım. Bu benim görevim."
Ancak cümlesini bitirirken bakışlarını Evren'e kaydırıp imalı bir şekilde ekledi, "Tabii aramızda bazıları bu planı saçma bulmuştu, oysa..."
Evren, bu sözü duyunca gözlerini devirdi ve alaycı bir şekilde, "Bu bir acemi şansıydı. Bununla hemen övünmemelisin," diye karşılık verdi.
Hakan, bu fırsatı kaçırmadı ve Evren'e dönüp hafif bir gülümsemeyle, "Senin acemilik zamanlarındaki planları da biliyoruz. Az kalsın hepimiz şehit düşüyorduk," dedi. Bu sözün ardından araçtaki herkes kahkaha atmaya başladı, sadece Evren dışında.
Kardelen, gülümseyerek, "Galiba sizin acemilik zamanınız pek şanslı geçmemiş, kıdemlim," diye takıldı.
Evren, biraz savunmacı bir tavırla, "Oradaki sulak alanı hesaba katmamışım. Araç karşı tarafa geçmeyince, bu benim suçum değil komutanım," dedi.
Hakan, hala gülümseyerek ekledi, "Neyse ki ucuz kurtulmuştuk."
Araç, sonunda askeriyeye ulaştı. Herkes kendi işine bakmak üzere dağıldı. Kardelen, biraz yalnız kalmak istedi ve bir banka oturdu. Gözleri hafifçe kapanırken, içindeki gurur ve yorgunluk karışımı hislerle dalıp gitti. Ancak aklında bir kişi vardı; üvey kardeşi İpek. Telefonunu çıkardı ve onu aradı.
Üçüncü çalışta İpek telefonu açtı, sesi neşeliydi. "Kardelen abla! Seni çok özledim!"
Kardelen, kardeşinin sesini duyunca içinde bir sıcaklık hissetti. "Ben de seni çok özledim, İpek. Nasılsın? Neler yapıyorsun?"
İpek, heyecanla anlatmaya başladı. "Evde her şey yolunda. Okulda da işler iyi gidiyor. Sınıfta yeni bir proje yapıyoruz, biraz zor ama eğlenceli. Ya sen, abla? Yeni görev nasıl gidiyor?"
Kardelen, yorgun ama mutlu bir şekilde gülümsedi. "İyi gidiyor, İpek. Yoğun ama alışıyorum. Bir gün seninle daha uzun uzun konuşuruz."
Biraz daha konuştuktan sonra, İpek Kardelen'e iyi bakmasını ve kendini çok yormamasını tembih etti. Kardelen de İpek'e dikkat etmesini söyleyip vedalaştı ve telefonu kapattı. Bir süre daha bankta oturdu, gözlerini kapatıp dinlenmeye çalıştı. Ancak arkasından gelen adım sesleriyle irkildi. Gözlerini açıp oturuşunu düzeltti ve gelen kişiye baktı. Kıdemli Üsteğmen Evren'in ona doğru yürüdüğünü görünce ayağa kalkmaya yeltendi ama Evren onu eliyle durdurdu ve yanına oturdu.
Evren, cebinden bir sigara çıkardı ve Kardelen'e uzattı. "Sigara içer misin?"
Kardelen başını salladı. "Hayır, sağ olun komutanım, kullanmıyorum."
Evren sigarayı ağzına alırken cebinde çakmağını aramaya başladı ama bulamadı. Kardelen, sessizce cebinden bir çakmak çıkarıp ona uzattı. Evren, çakmağı alırken şaşkın bir ifadeyle, "Sigara içmiyorsun ama yanında çakmak taşıyorsun, küçük hanım?" dedi, yüzünde hafif bir sırıtışla.
Kardelen'in ifadesi ciddiydi. "Bu bilgi sizi ilgilendireceğini sanmıyorum, komutanım."
Evren gözlerini devirdi ama yine de sigarasını yaktı. Çakmağı Kardelen'e geri uzattı. Sigarasını derin bir nefesle içmeye başladı. Sigarası bittiğinde, ayağa kalktı. Kardelen Evrene dönüp gülerek, "Bebek kolonyası ister misiniz?" dedi alaycı bir şekilde.