5

657 50 19
                                    

Ay kontrol etmeden atıyorum bir yanlışlık falan varsa kusura bakmayın.

Yıkılmıştım resmen.

Kadının o sözlerinden sonra ben algılarımı kaybetmiş gibi öylece yerimde durunca Barış bir şeyler demiş ve beni oradan çıkarmıştı. Şimdiyse evdeydik.

"İnci, o kadının kaybı. Lütfen yıpratma kendini. Ağlama." Göz yaşlarımı silip önümde oturdu. Derin nefesler çektim içime. Saçmalıktan bahsediyordu kadın. Resmen beni kabul etmemişti. Beni ulan beni, Avrupa şampiyonu olimpiyat şampiyonu beni kabul etmemişti. Hayır bu dediklerim ego değildi, başarılı bir sporcuyu kaybetmişti.

"Haklısın, hayırlısı budur belki? Teşekkür ederim Barış. Benim yüzümden antrenmana geciktin, git artık."

"Ha yok bugünlük izin aldım."

Burnumu peçeteyle sildim "Çok fazla kullanmadın mı?"

"Hiç kullanmıyordum zaten, ha rahatsız oluyorsan giderim?" Dediğine güldüm. Beni kucağına aldı ve odama götürdü. "Evi temizleyeceğiz bugün." Şaşırarak ona baktım. Elleri belinde odayı incelerken bakışlarımı yakaladı. Ev baya kirlenmişti çünkü ben yapmıyordum. Eve başkasının girmesini sevmediğim için kariyerime devam ederken bile kendim temizlerdim evi.

"Noldu?"

"Emin misin?" Gülümseyip yanağımdan öptü ve okşadı öptüğü yeri. "Fazlasıyla. Hadi şimdi önce bi planlayalım nasıl yapacağımızı."

Evi baştan aşağı temizlemiştik.

Ben daha küçük işlerle uğraşırken Barış çoğu işi yapmıştı. Eh, yorulup kendini n3 zaman bir yere atsa anında kaldırıyor ve başka bir iş veriyordum, unutmayın ki hâlâ tam olarak affetmiş değilim kalbim ne kadar ilk andan itibaren affetmiş olsa da mantığım yani beynim buna tam anlamıyla izin vermiyordu.

İş en son onun odasında bittiğinde yorgunlukla birlikte yatağa uzandık, başımı uzattığı kolunun üzerine koymuş yan yatmıştım, o da düz uzanmış bir kolunu başının altına koymuştu.

"O kadar zaman nasıl öyle davrandım anlayamıyorum, şimdi sen olmayınca çok garip hissediyorum. Bir yanım eksik gibi."
O tavana bakarken ben gülümsemekle yetindim.

"Ay Barış köpek mi alsak eve? Habire karşıma çıkıyor böyle minik tatlış yavrular." Aynı pozisyonda telefona bakarken konuştum ve kenara indirdim telefonu.

"Minik tatlış bir yavru biz yapalım?" Bana sırıtarak bakıyordu, anlamamıştım ne dediğini. Tam soracakken ani bir hamle ile üzerime çıkıp kollarını başımın iki yanına sabitlemişti. Ellerim göğsünü buldu. "Barış.." dudaklarımızı birleştireceğinde onu itmek için hamle yapmıştım,

Ama ne oldu dersiniz?

Kapı zili çaldı.

"Hay senin babanın kemiğini.." Dediği şeye güldüm, o kalktı ve odadan çıktı. Bende şoku üzerimden atıp arkasından gittim, kim gelmişti ki şimdi?

"Gelecek zamanı mı buldun kardeşim? Yenge sana lafım yok biliyorsun kapım hep açık, ama bu at hırsızına var." Yanına gittiğimde kapıda duran Kerem ve eşini gördüm. Barış'ın omuzuna hafifçe vurup gülümsedim.

"Kusura bakmayın, misafirleri kapıda niye bekletiyorsun Barış? Buyrun lütfen." Kerem eşinin önce geçmesine izin verdi, eşi bana sarıldı.

"Hoş geldiniz! Buyrun içeri geçin."

Salonda onlar yan yana bende Barış'la yan yana oturmuştum. Kerem'in eşi yani Melike sohbeti başlattı. "Kaza yaptığını öğrendiğim zaman gelmek istedim ama Kerem uygun olmayacağını söyledi."

Lovesong || Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin