Şampiyonluk maçının olduğu gün geldi çattı.
Yıllar sonra ilk defa, şampiyonluk rekabeti içinde olan iki takım, şampiyonu belirleyecek olan son maça birlikte çıkıyordu.
Sokaklar ve stad oldukça tehlikeliydi hatta özel harekat polisi, çevik kuvvet falan dolmuştu burası. Taraftarların birbirinin sesini bastırmak için daha çok bağırması, açılan bayraklar... onları şu an da sakin kalmalarını sağlayacak tek bir an vardı,
İstiklal Marşının okunduğu zaman.
Biz, yani eşler, tiribünlerde yerimizi almış bekliyorduk. Kot pantolonumla Barış'ın formasını giymiştim. Aslında etek giyecektim ama Barış kutlamalarda rahat olamayacağımı söyledi. Haklıydı da, o an ki heyecanla firikik versem farkında bile olmazdım.
Maçın daha ilk yarısında o kadar olaylar o kadar heyecan olmuştu ki bir an bile oturamamıştım. Öylece ayakta izliyordum. Barış, koluna yapışan Fred'i resmen kolundan böcek silkeler gibi atıp yere düşürmüştü. Kocam işte güçlü kuvvetli.
Taraftarın sesi resmen kulaklarımızı sağır etmişti, bende arada bağırıyordum.Ilk yarı skor 2-1 di. Içeri girdiklerinde Barış'la en azından 2 dakika konuşmak için soyunma odasının kapısında bekliyordum. Odadan çıkan ilk kişi de o olmuştu zaten. Yorgunlukla bana doğru yürürken içten bir gülümseme ile ona Kollarımı açtım. Sarılıp başını omuzuma koydu ve derin derin nefes alıp verdi. En ihtiyacı olduğu anda onu bırakmazdım.
"Bütün yorgunluğumu aldın." Gülümseyip ayrıldım ondan ama ellerim hala omuzlarındaydı. "Harika oynuyorsun Barış, merak etme şampiyonluk sizin. Bu şekilde devam et."
Gülümseyip alnımdan öptü, "Hadi sahaya çıkacağız!" Birisi seslendiğinde O gitmeden uzanıp dudaklarımızı birleştirdim. Bir kaç saniye sonra geri çekildim. "Git hadi. Seni seviyorum. Şans seninle olsun."
"Seni seviyorum." Dedi ve gitti. Bende hemen tekrar yerime döndüm.
78. Dakika Barış'ın golünün ardından skor 3-1 olmuştu. Hata yapmazsak bizdeydi, rahatlatmıştık. Ama bu rahatlığım çok sürmedi çünkü Barış'ın rakiple girdiği mücadele sonucu yerde kaldığı sıra resmen yüzüne o kramponla basmıştı ve Barış yerde kalmıştı.
Korkuyla ayağa kalktım ve küfürler etmeye başladım sağlık ekibi müdahale ederken ben bala küfürlerimi saydırmaya devam ediyordum.
"İnci dur tamam hayatımda duymadığım küfürleri ettin."
"Ama Aylin abla görmedin mi yaptığı şeyi hala itiraz ediyo orus--"
"Tamam tamam dur." Aylin abla gülerek ağzımı kapattı. Barış yerden kalkmıştı ve maça devam etmişti. Yüzünü tam net göremiyordum ama bi sargı vardı elmacık kemiğinin orada.
Mac bittiğinde Aylin abla ile öyle bir sarılmıştık ki dengemizi zor kurmuştuk. ŞAMPİYON YINE GALATASARAY!!
Saha da onlar kutlama yaparken bizde güç bela içeri girmeye çalıştık. Bu kalabalıkta birde bizi fark eden olunca resmen 10 - 15 dakika da anca içeri girebilmiştik. Soyunma odasına doğru giderken Barış'ın sesini duymamla arkama döndüm.
"İnci!"
"Barış!" Kucağına atlayıp boynuna sarıldım. Etrafında dönüp boynumdan öptü ve yere indirdi. Tam ağzımı açmışken sertçe dudaklarıma yapışmıştı. Karşılık veremiyordum ve bununla birlikte onu itmek de zordu. En sonunda itebildiğimde omuzuna vurdum gülerek. "İnsan içindeyiz Barış! Arkadaşlarının yanına git, seni bekliyor olacağım."
"Bekle beni Şansım." Dediği şeye Gülümseyip Kızların yanına gittim. Oturacak yer olmadığı için hepimiz yere çöktük ve sohbet etmeye başladık. Bağdaş kurduğum bir dizimde Ciro diğerinde Karan vardı. Çocukları kendime çekiyorum herhalde ahahah. Ciro yüzüm ve saçımla bazen kolyemle oynarken Karan sakin sakin başını boyun girintime koymuş eli göğsümde duruyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/375881176-288-k72268.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lovesong || Barış Alper Yılmaz
Hayran Kurgu𝓘 𝔀𝓲𝓵𝓵 𝓪𝓵𝔀𝓪𝔂𝓼 𝓵𝓸𝓿𝓮 𝔂𝓸𝓾 Barış beni hiç bir zaman sevmemişti. Bense ona deliler gibi aşıktım. Peki bu kalbi bana kütük adam, beni sevebilir miydi?