" Gel gel. " Jungwon sesini alçaltarak konuştuğunda bende olası bütün sessizliğimle açtığı kapıdan içeri girdim.
Jungwon avuçlarının içerisine yüzümü aldı endişeli haliyle." Ne bu halin, ağladın mı? "
" Soğuktan. " Dedim kızarmış yüzümün bahanesi olarak yalan kokan sesimle. Sesim bile ufaktan kısılmış, çatlamıştı.
Jungwon inanmadığını belli edercesine nefes verdiğinde, üzerime geçirdiğim kabanımı bir çırpıda çıkarıp Jungwon'un kollarına bıraktım. Başka bir şeyim yoktu, zaten zar zor beklemiştim Sunghoon'un eve gelme saatini. Tabii bu saate kadar da olanları hem Jungwon'a hem Niki'ye bahsetme işi daha da bir içimi sıkar olmuştu.
" Ben hemen konuşacağım. " Dedim onay almaya ihtiyacım olmasa da onay almak için Jungwon'un gözlerine bakarken. Jungwon, kollarında ki kabanımı koltuğa bırakıp olası ilgisiyle bana döndü.
" Ne olursa olsun, o da senin kalbini kırdı. İnsanlık namına özürünü dileyip çağırdığımda gel. On beş dakika sonra uyumak için çağırırım bak, tamam mı? "
Bu on beş dakika işini konuşmamıştık ama Jungwon aklımın karışıp kalbimle hareket edeceğimi bildiğinden olsa gerek kendince ufak çaplı önlemler alıyordu. Aslında bu işin iki ucunda da değer verdiği insanlar vardı ama o realist bakmayı başarabiliyordu.
" Evet, sadece insanlık namına özür. " Diye tekrarladım ister istemez. Jungwon bu halime gülerken beni merdivenlere doğru götürüp sırtımı patpatladı.
" Lafları çakıp gel! İyice mort olduğundan emin ol. " Dedi bütün desteğiyle. Yakın arkadaşımın abisi yerine beni seçmiş olması mutlu hissettiriyordu. Tabii bu olay karşısında yüzdelik ihtimal olarak ben haklı gibi gözükebilirdim ama Jungwon harici biri olsa belki beni anlamaktan bir hayli uzak olabilirdi.
Merdivenleri ağır ağır çıktığımda artık buraya girerken kararsız kalmaktan bıktığım odaya geldim. Kapıyı hafifçe araladığımda odaya bakındım fakat Sunghoon yoktu. Yatak boştu, çalışma masası boştu. Daha yarım saat önce oda da olduğundan kesin emindim çünkü Jungwon ben gelene kadar her daim gözünün oda kapısında olduğunu söylemişti. Çıktığını sanmıyordum.
Kokusuna, verdiği ambiyansa çoktan alıştığım bu odada ilerlediğimde koca bir pencerenin önünde ki perdenin açık olduğunu gördüm. İlk kez bu odada bir perdeyi açık görüyordum ve bu koca pencerenin sadece pencere görevinde olduğu söylenemezdi. Balkona açılan siyah kenarlı camdan bir kapıydı.
Camdan içeri baktığımda Sunghoon'un sessizce sigarasından bir nefes çektiğini gördüm. Tek eli cebinde gözleri etrafı izliyordu. Burada olduğunun rahatlığıyla odaya girdiğimde beni neden duymadığını anladım. Aralıklı cam kapıdan girdiğimde herhangi bir ses çıkarma gereği duymadım, seslere karşı çok hassas bir yapısı vardı. Yani en azından ben öyle gözlemlemiştim.
Tahmin ettiğim gibi de oldu.
Beni hissettiğinde, çektiği dumanı vermeyi unutmuş gibi kesik kesik verdi sonradan. Beni burada beklemiyordu belli ki, kaşları havalandı.
Bir anlığına özel alanını ihlal ettiğimi düşündüm ancak kendimi rahatlatmaya çalıştım. Hayatında belirli bir konumdaydım işte, bence bunlara hakkım vardı.
" İçeri geç, hava soğuk. " Dedi üzerimde ki ince bluza bakıp tekrardan gözlerime bakarken. Jungwon'a kabanımı bırakmasam daha iyiydi diye geçirdim içimden, şuan bluzumun geniş kol uçlarından kollarıma doğru ulaşan soğuğu hissediyordum.
" Sadece birkaç bir şey diyeceğim. " Dedim konuşmamın kısa olacağını vurgulamak ister gibi. Kırgınlığım sesimi bile köreltmişti resmen. Yalnızca ona söyleyeceklerimi düşünüyorum ki beni gördüğü konumu hatırlamamak için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pearly - sunsun
FanfictionSunoo arkadaşının vesilesi ile sık sık geldiği bu büyük evde, hissetmeye başladığı duygular ile birçok algısını yıkmaya hazırdır. Bu algıların başında da kendisinden yedi yaş büyük birine aşık olmak vardır.