Sabahın ilk saatlerinden beri yoğun devam eden kar yağışı, yerini çiseleyen küçük kar tanelerine bırakınca hava ile birlikte rahatlamış hissettim.
Bu sisli havanın bulutların üzerinde durması, yeryüzüne inmemesi benim için iyi demekti. Kasvete kasvet ekleyecekti yoksa.
Her gün geldiğim bu isteksiz yere bu denli isteksiz gelebileceğimi düşünmemiştim. Eğer böyle olacaksa, ben rutinlere razıydım çünkü.
Artık daha fazla binanın girişinde durmamam gerektiğini fark ettim ve altında durduğum metal çatıdan çıktım. Her zaman taktığım berelerim yoktu, eldivenlerim yoktu, kalın ve büyük atkılarım yoktu. Onların boşluğunun verdiği soğukluktan mıdır bilinmez kar yağmasına rağmen yumuşak olmayan havanın soğukluğunu içimde hissettim.
Beni koyup gittiğin gecenin yarını, öyle paramparçayım ve dağınığım ki, kırılan kalbimin parçalarını nereye koyacağımı dahi bilemiyorum.
Avuçlarımın içerisinde taşıyorum ve bu parçalar sıktıkça senin varlığını hissettiğim anları yaşatıyor bana tekrar tekrar.
Düşünmek istemiyorum ama aklımdan çıkarmak da söz konusu değil. Adını öğrendiğim ilk günde kalmak istiyorum. Masum hevesimle yaşamak, seni crush listemin yıldızlı birinciliğinde tutmak ve bu hızlı gelişen olayların içerisinde olmamak istiyorum.
Yavaş insanımdır çünkü, anı yaşamayı severim. Altı dolu cümlelerle konuşmayı, görünümümün dışında hareketler yapmayı...
Çoğu kişi tarafindan ilk izlenimim asla cesur bir kişi olarak olmaz belki ama hissettiklerimin arkasında dururum.
Aklımdakini karşımda ki ile doldurmam ben Sunghoon.
" Sunoo? "
Etrafı kendime kapatmış bir şekilde yürürken omzuna yerleşen elle birlikte tanıdık seste gecikmedi. Gülümsemeye çalışarak Jungwoo hyungu karşılamaya çalıştım. Doğru ya, bugün de karşılıksız bırakmıştım onu.
" Jungwon bugün gelemeyeceğini söyledi, bende merak ettim. İşin var sanırım. "
Evet hyung, dinlendirmem gereken bir kalbim var.
" Kusuruma kalma lütfen hyung, sürekli bir bahane üretiyormuşum gibi oluyor ama gerçekten hepsi altı dolu sebepler. Eve gitsem daha iyi olur benim için. "
Jungwoo hyung emin olamayarak baktı. Şuan sadece beni onaylamasını istiyordum, böylece buradan hemen gidebilecektim. Onunla konuşmayı sevmediğimden değil, daha onun hakkında bir fikire bile sahip değildim belki. Sadece çok nazik ve iyi kalpli biri olduğunu yazmıştım ilk izlenimle.
Sonra Jungwoo hyung, üşüyen ellerimi tuttu. Belki bu kadar soğuk olmasını beklemiyordu, sadece bu tutuşun güven vermesini istiyordu ancak düşük sıcaklığının farkına varınca güven vermenin yanına ısıtmayı da katmış gibi daha çok sardı ellerimi.
" Güzel yüzünü üzen sorunun ne ise benimle paylaşabilirsin Sunoo. Elimden ne geliyorsa yaparım. Sen gülmedikçe benim içimde ki cesaret kayboluyor gibi. Söylemek istediklerimi söylemem için, bana o gülümsemeni vermen gerek. "
Dedi gözlerine taşıdığı anlamla.
Tanrım, şuan dün Jungwon'un bahsettiği olay gerçekleşirse hiç iyi olmazdı. Dün gece kırılıp ellerime verilmiş bir kalple, yeni sevgilere hevesle yelken açamazdım. Bunu düşünme gereği bile düşünmüyordum o an, çünkü ortada görünen bir şey de kılavuza ihtiyaç yoktu. Şuan elleri ellerimdeyken bile gerginlikten başka bir şey hissetmiyordum. Bu gerginliğin sebebi de sadece ne diyeceğimi bilemediğimdendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pearly - sunsun
Hayran KurguSunoo arkadaşının vesilesi ile sık sık geldiği bu büyük evde, hissetmeye başladığı duygular ile birçok algısını yıkmaya hazırdır. Bu algıların başında da kendisinden yedi yaş büyük birine aşık olmak vardır.