Jungkook! Tanrı'nın belası.

154 23 48
                                    

Bölüm şarkısı: lana del rey - born to die

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm şarkısı: lana del rey - born to die

Birinci Kraliyet Zırhlı Süvarileri
Maguilla, İspanya
11 haziran 1812

Yüzbaşı Jungkook George, bir yivli top mermisi başının yanından vınlayarak geçtiği sırada atının boynuna doğru eğildi. Fransızlar geri çekilmeye devam ettiler ama İngilizlerin ilerlemesini kolaylaştırmıyorlardı. Birleşik birinci kraliyet zırhlı süvarileri ile üçüncü zırhlı süvari muhafızlarının yedi yüze yakın üyesi inişli çıkışlı İspanya ovasını ezerken, dizleri ile doru beygiri Salty'i yönlendiren  revolverini yeniden doldurdu.

"Jungkook! Tanrı'nın belası Slade ne yapıyor?" diye haykırdı hemen sağındaki süvari.

"Herhangi bir desteğin ulaşmasını engelleyecek şekilde yedi mil ilerliyor'" diye vahşice cevapladı Jungkook, yüzbaşı Jimin Bromley'nin silah sesleri ve toynak vuruşları arasında onu duyması bile imkansızdı. Başını çevirerek omzunun üzerinden emrindeki adamlara ve atlara bir göz attı. Hat düzensizdi ve atlar yorgundu. Ancak general Slade önlerinde dörtnala koşturmaya devam ediyordu.

Onun önündeki altı yüz Fransız binek hayvanı da yoruluyordu ama bu bedel neredeyse hiçbir şeydi. Yedi mil arkalarında onları izlemek üzere az miktarda zırhlı süvari ile birlikte yüz ya da daha fazla Fransız esir bırakmışlardı. Herhangi birinin değerlendirmesine göre bir zafer ve lanet olası iyi bir ödüldü. Takviye kuvvet gelmeden bu kovalamacaya devam etmek ise çılgınlıktı. Karşılarında görüş alanına bir anda giriveren Maguilla kasabası ve bir nehir yatağının çatlak zemini ile birlikte intiharla eş anlamlı olmaya başlıyordu.

"Safları sıkılaştırın!" diye kükredi.

Başka bir süvari ona doğru yöneldi Binbaşı Lord Namjoon John's soluksuzca ona katıldı "Bu tempoda, üç günde kıyıya ulaşacağız ve sonra Dover'a yüzerek eve gidebileceğiz."

Jungkook, gözlerinden geçen siyah bir pırıltıyla asla o kadar uzun yaşamayacağız diye karşılık verdi.

"Maguilla yukarıda. Sen, Jimin ve benden daha üst rütbelisin Namjoon. General Slade'e yetişebilirsen ona Fransız süvari sınıfının büyük bölümünün burada bir yerlerde olduğunu hatırlatmalısın."

Binbaşı cevaplamaya başladı sonra siyah hareli başlığı kafasından uçup giderken vücudunu geri çekti. "Lanet olası şapkamı uçurdu piçler!" Namjoon nişan aldı revolverini ateşledi ve karşılarındaki Fransız süvarilerinden birini düşürdü."Bunu alın sizi haydutlar!"

Fransızlar haydut olabilirdi ama kraliyet zırhlı süvarilerinin kendi dertleri vardı. Yüz adım ilerideki General Slade geçen on dakika boyunca yaptığı gibi nara atarak kılıcını havada dalgalandırdı. "Çabuk, çabuk! Dörtnala Tanrı'nın belaları!" şapkasındaki siyah at tüyleri kanlı bir resmigeçit flaması gibi arkasından sürüklendi.

"Bu adam şimdiye kadar gördüğüm en kötü subay."

Jungkook, birinin komutanına ateş etmesine karşı neden caydırıcı cezalar konduğunu anlamaya başlayarak homurdandı. Alçak bir tepeyi topa tuttular, bin iki yüz Fransız ve İngiliz süvari çeyrek mil kadar bir alana sıkıştı. İleride yıkık dökük Maguilla kasabası, yıkılmış ağaçlarıyla ötedeki nehir kıyısı gibi terk edilmiş görünüyordu. Jimin, Jungkook'un da keşfetmiş olduğu şeyi yansıtarak bu iyi değil diye bağırdı. Namjoon aniden ciddileşerek adamlarına sol tarafa geçmesini işaret ederken Jimin'e emretti. "Sağ kanadı al."

Eskisi gibi yayıldılar. Kanat manevraları en iyi ihtimalle onları arkadan gelecek sürprizlere karşı koruyacaktı. Kolunu sallayan Jungkook, kendi adamlarını ortada tutarak generalin arkasını kapattı. Gerizekalı diye mırıldandı. Slade hiç değilse şu anda geçen ay yaptığı gibi üzengilerini ayarlama sorumluluğunu bırakmamıştı ama mevcut deliliği fazlaca bir gelişme göstermiyordu.

Fransız zırhlı süvarileri kasabanın dış mahallelerine ulaşınca yavaşladı. Jungkook, Slade durduğunda hızlanarak revolverini kaldırdı budala adam muhtemelen kovalamaca sona erdiği için şaşırmıştı. Dikkatini en yakınında bulunan yeşil ceketli subaylara odaklayarak "Arrétez!" diye bağırdı.

Aynı anda Jimin'in belirgin kükremesi duyuldu. "Geri çekilin! Geri çekilin, Tanrı aşkına!"

Jungkook bir revolverin yaylım ateşi ve bir tüfek ateşi başının yakınından geçip gittiği sırada sağına baktı. Kalabalıklaşan nehir kenarında, hepsi de dağınık İngiliz süvarilerine doğru ateş eden tam bir yeşil ceketli zırhlı süvari alayı oluştuğu görülüyordu. Aman tanrım. Fransız on yedinci alay onları bekliyordu.

"Muhafaza ateşi!" Jimin'in geri çekilen zırhlı süvarilerinin ötesine nişan aldı revolverini ateşledi. Kurbanlardan biri yere yapıştı ama o bunu fark edecek zamanı zar zor bulabildi. Birinci kraliyet zırhlı süvarinin iki yüz adamlarından oluşan sağ kanat parçalanıyordu.

Salty'i kendi etrafında döndürürken sol kanadın büyük kısmının geldikleri yönde dönüş yolu açtığını gördü. Namjoon, doru atını akıntıya karşı zorlukla ilerleterek onun yanına döndü. Levonzy Dükü'nün ikinci oğlu, revolverini kemerine sokuşturup kılıcını çekerek, biliyordum bu sabah yataktan hiç çıkmamalıydım dedi nefes nefese. Jungkook belki dönüş yolunda şapkanı buluruz diye homurdandı. Yaya kalmış bir yeşil ceketli Salty'nin dizginini tutmaya çalıştı. Jungkook onun suratını tekmeledi ve kurban bulunduğu yerden geriye doğru yapıştı.

"Jimin nerede?"

Tekrar kendi etrafında dönerken Quence Vikontunun küçük kardeşini fark etti. Yüzbaşı yerdeydi; atı kısmen üzerinde, debelenip duruyordu ve Fransız zırhlı süvarileri kaçan İngilizlerin arasından ona doğru bir alan açıyordu. Jungkook düşünmeden Salty'i mahmuzladı. Jungkook çeliğin etle karşılaşması gibi burkulmuş ve duygusuz hissederek karşısına çıkanı kılıçtan geçirdi.

"Jimin!"

Jimin Bromley, Jungkook ona ulaşıncaya kadar yalpalayarak ayağa kalkmıştı. Ayak basacak sağlam bir yer sağlamak için bir ayağını üzengisinden çıkardı elini uzatarak Jimin'in bileğini yakaladı ve onu kendi arkasına doğru çekti. Yüzbaşı, Salty'nin üzerine savruldu. Salty, bu ilave ağırlığa alışana kadar iki yana sendeledi ve sonra geldikleri yöne doğru döndüler. General Slade hala haykırır halde yanlarından geçerken, Namjoon Fransızca küfürler savurarak yan taraflarını koruyordu.

"Benimle kalıp savaşacak herkese elli pound! Elli pound!"

Namjoon, lanet olası aptal enayiler gibi bir şeyler mırıldandı ama Jungkook ne söylediğinden emin olamadı. Teşekkürler diye bağırdı Jimin kulağına.

"Teşekküre gerek yok. Annem portreni çizmek istiyordu, hatırladın mı? Ölümsüzleştirilmeden önce öldürülemezsin."

Sıcak ve ıslak bir şey sol omzunu yaktı. Jungkook neredeyse Jimin'i Salty'nin üzerinden düşürecek kadar hızla arkaya çarptı.

"Kook? Jungkook!"

Görüşü bulanıklaştı. Hatırladığı son şey Jimin'in dizginlere ulaşmaya çalışması ve Namjoon'un sol omzunu kavrayıp onu dik tutmak için harekete geçmesi oldu.

Sonra her şey karardı.

Jungkook kalk bir gören olacak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jungkook kalk bir gören olacak.😔
Diğer bölümlerde bu kadar ayrıntılı uzun tarih ile ilgili anlatımlar olmayacaktır. Daha çok aşk ve entrika üzerine yoğunlaşacaktır.
Giriş bölümünün sonuna geldiniz keyifli okumalar dilerim. 🤍✨

ROBADOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin