˖⋆࿐໋

658 83 27
                                    

"o nerden çıktı şimdi semih ?"

elini tersiyle yavaşça sarışın'ın yanağında dolaştırıyor, büyük ela gözleriyle sorgularmışcasına bakıyordu.

semih gözlerini barışınkilere değdirmiyor, bacağının üstünde birleştirdiği ellerinde tutuyordu.

"kaan mı bir şeyler söyledi ?" dedi barış. "bak, sinirleri bozulduğunda aslında düşünmediği şeyler söyler o mal. sen çok takılma."

sarışın elleriyle yanağında olan elin bileğinden tutup kendisinden uzaklaştırmış, bu sefer içi dolmuş mavilerini çatık kaşlarıyla karşısındakinin gözleriyle buluşturmuştu.

"emin ol kaan'ı senden daha iyi tanıyorum barış."

kıvırcık ne zaman semih'e temasta bulunsa kendisini iyi hissetmesine neden oluyordu, bunu istemiyordu semih.

vicdan azabı çekiyordu içten içe, daha yeni ayrılmıştı sevgilisinden. en yakın arkadaşıyla yakınlık yaşamak istemiyordu, fakat ne zamandır içinde taşıdığı belli olmayan bazı hisler ela gözlere ne zaman baksa kendisini değişik hissettiriyordu.

aşk değildi bunlar, çünkü kaan'a baktığında bunları hissetmiyordu. çok farklı hislerdi ikisine bakarken hissettikleri.

kollarını kendisinden büyük bedenin boynuna sarmış, başını da omuzlarına gömmüştü.

barış ise şaşırmasıyla birlikte boşta kalan ellerini semih'in kendisine sarılmasından dolayı hafifçe kıvrılmış beline sarmış, omzunda bazı ıslaklıklar hissetmeye başlamıştı.

"semih n'oldu da yine bir anda ağlamaya başladın gözünü seveyim." dudaklarıyla hafif dalgalı sarı saçlara küçük bir öpücük bırakmıştı.

semih kızarmış mavi gözleri ve ıslanmış yanaklarıyla yüzünü kaldırarak barış'a bakmış, çok beklemeden yavaşça dudaklarını karşısındakini dolgun dudaklara bastırmıştı.

kıvırcık oğlan o kadar güzel öpüyordu ki kendisini, nedenini anlayamadığı bir sebepten gözyaşları daha da hızlanmıştı.

barış yavaşça arada kendisine de nefes alacak zaman vererek semih'i öpüyor, belinden yüzüne çıkardığı elleriyle de bir yandan gözyaşlarını siliyordu.

dip dibe oturdukları koltukta bacaklarını aralamış, sarışın'ı bel boşluğundan nazikçe çekerek kucağına almıştı.

kucağında olmasının etkisiyle kendisine üstten bakan sarışınla dudaklarını ayırmış, tam karşısında duran köprücük kemiğini önce ıslak dudaklarıyla öpmüş sonra sıcak dilini üstünde gezdirmişti.

semih ise parmaklarını barış'ın boyalı kıvırcıklarına atmış, karşısındakinin en küçük dokunuşu bile bembeyaz tenini yakmaya yettiği için ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu.

boynunun her tarafında dolaşan sımsıcak dilin ıslattığı her yeri çiçek açacakmış gibi hissetiyordu, kendisi tohum da karşısındaki yağmuru misali.

barış'ın üstündeki tişörtün eteklerinden yukarı doğru çekerek çıkarmasına yardımcı olmuş, zarif parmaklarını yapılı beyaz tenin üstünde tablo çizermiş gibi gezdirmeye başlamıştı.

üstünün aniden çıplak kalmasıyla barış hafifçe titremiş, semih'e fazla belli etmeyeye çalışmıştı.

"üşüdün mü barış ?"

kendisine üstten dudaklarını büzüp gözlerini merak edermişcesine açan sarışın'ın sorusuna kafasını olumlu bir şekilde sallayarak yanıt vermişti.

semih barış'ın karın kısmında tuttuğu ellerini sırtına sarmış, vücudunu ısıtmak istermiş gibi sarmalamıştı.

bu halde kendilerine her şekilde temas ederlerken hafifçe kucağında olduğu kişiye sürtünmeye başlamış, sırtındaki ellerinden biriyle boynundaki çakma sarı saçlarla oynamaya başlamıştı.

ikisi de alttakinin sertleştiğini fark ettiklerinde barış da semih'in üstündeki kazaktan kurtulmuş, kısa bir aradan sonra tekrardan dudaklarını birleştirerek aynı zamanda ağzından küçük bir inleme kaçırmıştı.

sarışın hâlâ kızarık olan mavileriyle barış'a istediğini elde etmiş gibi baktığında barış semih'i belinden tutup kaldırmış, koltuğa yatırmıştı.

"koltukta mı yapacağız barış ?" kızarmış yanakları ve gözleri, hafif izler kalmış boynu, tutamları alnına düşen sarı saçları ve süt kadar beyaz vücudu ile barış'a binlerce farklı senaryo kurdurabilecek şekilde bakıyordu kılıçsoy.

"o kadar ileri gitmek istiyorsan geçelim odana yavru."

"yok, yani, bilmem. hem yavru ne y-"

semih'in cümlesini bitirmesine izin vermeden zaten yakınında olan dudaklara yapışmış, sarışın'ı susturmuştu.

semih barış'ın alt dudağını dişlerinin arasına almış, kanatmak istermiş gibi ısırmaya başlamıştı.

ağzına gelen hafif metalik tatla yaptığı şeyin farkına varmış, kıvırcığın dudaklarından çekilerek utanmış bakışlarla kendisine bakakalmıştı.

"bakma öyle, azıcık kanattın diye ölmem."

elinin tersiyle dudaklarından akan kanı silmiş, bu sefer kurumuş dudaklarıyla beyaz tenin göğüs kısmını öpmeye başlamıştı.

semih barış'ın her öpücüğünden sonra daha da kasılıyor, gıdıklanıyormuş gibi kıvranıyordu.

ellerini kendisini öpmekte olan kişinin omuzlarına yerleştirmiş, hafif git gel hareketleri yaparak tırnaklarını geçiriyordu.

barış ise dudaklarıyla öpücükler bıraktığı yerlerin üstünden şimdi ıslak diliyle geçmiş, sarışının göbek deliğinin etrafına kadar gelmişti.

ellerinden biriyle altındakinin eşofmanının üstünden hafifçe erkekliğini okşamış, hiçbir sertleşme olmadığını fark etmişti.

bununla birlikte yüzü biraz düşse de semih'e fark ettirmemeye çalışarak kendisine gelmiş, tüm vücuduyla birlikte başını semih'in çıplak göğsüne yaslamıştı.

"barış, n'apıyorsun bir anda ya ? çok ağırsın kalksana." dedi semih koca bedenin beklemediği bir anda üstüne çullanmasıyla.

en sonunda çakma sarışını üstünden kaldırma çabaları sonuçsuz bulmuş, parmaklarıyla kıvırcık saçları karıştırırken beraber uyuyakalmışlardı.

3 gunde anca 600 kelimelik bolum yazdım ag
sizi seviorum 🌸🤞🏻

broken trust ,, barsem.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin