˖⋆࿐໋

565 80 28
                                    

aradan iki hafta geçmiş, herkes tarafından heyecanla beklenen uefa avrupa ligi hazırlıkları için milli takım oyuncuları bir araya gelmişlerdi.

ne kaan ne de barış ile bu iki hafta içerisinde iletişime geçmemişti semih, tek isteği bu iletişimsizliği milli takımda da sürdürmekti.

yolculuklarının ardından mert ile almanyaya gelip diğer oyuncularla görüşmüş, odalarına yerleşmişlerdi. aynı takımda olduklarından bu kadar kişi arasından en yakın olduğu kişi mert abisiydi, yalnızca ona sığınabilirmiş gibi hissediyordu.

valizindeki eşyalarını tek başına otel odasına yerleştirirken kapının çalmasıyla birlikte aldanmamış, yalnızca kapıyı çalan kişinin girmesine izin vermek amaçlı seslenmişti.

"girebilirsin mert abi."

fakat gülümseyerek kapıya döndüğünde gördüğü kişi sarışın mavi gözlü birisi değil de, çakma sarı kıvırcık saçlı bal gözlü konuşmamayı dilediği iki kişiden birisiydi.

"mert abi dedin ama girdim yine de."

barış alper yavaş adımlarla odaya girmiş, semih'e doğru yakınlaşmıştı.

"evet mert abi demiştim, senin çıkmanı rica edeceğim barış abi." dedi semih kendisine doğru yaklaşan bedenden geriye doğru adım atarak uzaklaşırken.

"abi nerden çıktı şimdi yavrum ya ? bırak da bi düzgünce konuşalım."

sarışın omuzlarını silkmiş, büyüğünü görmezden gelerek eşyalarını yerleştirmeye devam etmişti sırtını ona dönerek.

bel boşluğunda tişörtünden içeri giren ellerle birlikte hafifçe gıdıklanmış, elinde olmadan gülümsemişti.

barış çenesini sırtı kendisine dönek olan semih'in omzuna yaslamış, uyuşturucusuymuş gibi kokusunu içine çekmişti. ellerinin arasında olan sarışın ise tepki vermeden duruyor, uzun parmakların karın bölgesinin üstünde dolaşmasına izin veriyordu.

kendisi de bu yakıcı dokunuşları özlediğinin farkındaydı, yerinde kim olsa özlerdi diyerek kendisini avutmaya çalışıyordu.

"tamam hevesini aldın mı ?" kendisini adımlarıyla ileri atarak vücudunu barışınkinden ayırmıştı.

"yapma böyle semih, yanlış zamanda tanıştığın doğru kişiyim ben senin için."

"doğru kişi mi ? sırf en yakın arkadaşına nispet olsun diye yakınlaştın benimle barış." sesini hafifçe yükseltmiş, kaşlarını çatmıştı sarışın.

"doğruları bir de yüz yüze duymak istiyorsan söyleyeyim, sen sadece arkadaşının eskisini elde etmek isteyen utanç verici herifin tekisin. kaan'ı da evime bilerek yolladın, başarını görsün diye."

bu cümlelerle birlikte kıvırcığın gözleri kocaman açılmış, gururunun kırılmasıyla arkasına bakmadan odanın kapısını çarparak çıkmıştı.

dayanmaya çalışıyordu boncuk gözlü oğlan, bir kaç hafta boyunca bu adamla fazla karşılaşacaktı. hassas olmamayı öğrenmesi gerekiyordu.

ertesi gün takımın hep birlikte antrenmanları vardı, fakat kılıçsoy antrenman saatinde bile odasında oturmuş manzarasını seyrediyordu. çağırılmamıştı antrenmana. başta yaşı küçük olduğundan olabileceğini düşündü, ama kenan ve arda da yaşıtlarıydı ? onlar hep el üstünde tutulurken kendisi görmezden geliniyordu.

iki-üç gün bu şekilde geçmişti, hiçbir antrenmana katılmamıştı. yokluğunun fark edildiğini de düşünmüyordu, en azından birisi fark etseydi kaan ederdi değil mi ?

almanyada ilk maçları gelip çatmıştı, gürcistana karşı oynuyordu Türkiye. kaan da barış da ilk 11'de bulunuyordu, semih ise yedek kulübesinde yerini almıştı.

ikinci yarının sonlarına doğru Türkiye 2-1'lik avantajla önde oynuyor, üçüncü golü arıyorlardı. barış topun ayağına gelmesiyle dribbling'e gitmiş, gürcistanlı bir oyuncusunu kayarak ve ayağına basarak müdahele etmesinden kendisini yerde bulmuştu.

kırmızı beyazlı taraftarlar itirazlarını belli edecek şekilde bağırmaya başlamış, hakemin çıkaracağı kartı bekliyorlardı. fakat barış'ın bu pozisyondan sonra oyuna devam edemeyeceği belli olmuş, yerine girmesi için montella ısınan kerem'e formasını giymesini söylemişti.

başta merak etmemiş gibi davranmaya çalışsa da barış yedek kulübesine geldiğinde yerini değiştirerek yanına geçmiş, soğuk bir ses tonuyla nasıl olduğunu sormuştu.

"acıyor biraz ama öpersen geçebilirmiş."

"gayet iyisin sen belli oluyor." mavilerini devirerek arkasına yaslanmış, barış yüzünden dikkatini veremese de maçın son dakikalarına kitlenmişti.

kerem'in son dakika golüyle öne geçmişler, hepsi birlikte yedek kulübesinden sahaya koşmuşlardı. artık maç sona ermiş, türkiye grup maçlarının ilkinde zaferle ayrılmıştı.

soyunma odasında kutlamalarının ardından herkes kendi otel odasına çekilmiş, bitmek bilmeyen yorucu günün sonuna ulaşmışlardı.

"semih'im senin ne derdin var şu son zamanlar." mert abisinin cümlesiyle kendisine gelmiş, yüzünü ona doğru çevirmişti.

"bir derdim yok abim ya, sadece keşke benim de bir katkım olsaydı diye düşünüyordum."

"daha inşallah önümüzde çok yol var kardeşim benim, onu dert etme sen." mert büyük elleriyle semihin sırtını patpatlamıştı.

"şimdi ağzındaki asıl baklayı çıkar."

"yani bilemiyorum abi, aklıma takılan birisi var. ama o'nu bu kadar düşünmem yanlışmış gibi geliyor."

hafifçe gülümsemişti büyük olan, aynı takımda oynamalarına rağmen sıkça görmezdi bu gülümsemeyi semih. takım arkadaşlarını çok sevdiğini biliyordu abisinin, ama n'apsın mizacı böyleydi işte. genellikle eşinin yanında gülümserken görürdü.

"vurulmuşsun desem yanılmam herhalde değil mi ? sen içinden nasıl geliyorsa öyle yap semih'im, hayata bir kere geliyorsun. yapmadıklarından değil de yaptıklarından pişman olman hep daha iyi."

abisine teşekkür etmiş, aklına oturttuğu bir kaç şey ile oturduğu yerden kalkarak aklına ilk eseni yapmaya gitmişti.

bugün belki ya broken trusta 1 yb daha çünkü bu bölüm geçiş bölümü gibi oldu ya da starboya yb gelir
allah kerim fatih terim

broken trust ,, barsem.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin