Bölüm 4( 4x4)

62 6 0
                                    

Kızıl saçlı kadın hem yıllardır kölesi olmuş insanları izliyor hem de büyük salonda yavaş yavaş yürüyordu. Dışardan bakıldığında bile belli olan karanlık ışığa sahipti. En sonunda büyük tahtın arkasına geçti. Tahtta oturan kraliçenin kulağına fısıldadı.

-Sakın öldürme onları.

Uzun siyah tırnakları tahtın kendi tarafındaki kolunu kavradı. Yılan şeklindeki dilini çıkararak uzun bir ‘Tıs...’ sesi çıkardı. Kraliçe efendisine öfkelense de korkusunu etraftaki insanlara hissettirdi.

-Ama onlar tehlikeli. Yıllardır bu anı bekliyoruz.

-s… zamanı geldiğinde daha önemli bir hayat için kullanacağız onları. S…

 Kraliçe kanının donduğunu hissetti. Kimin hayatı can düşmanınkinden daha değerliydi ki? Albız elindeki şişeyi uzattı.

-Bu şişenin içindeki zehir onların hayatlarının bedeli olacak.

Kırmızı saçlı kadın onların yanından ayrılarak bir şelale kenarına gitti. Burası Ak Ana’nın yeryüzüne hediye ettiği ilk şelaleydi. Dışarıdan bakıldığında ne kadar güçlü şekilde dökülürse dökülsün altına girildiğinde ahmak ıslatan yağmurları gibi tane tane su damlası dökülüyordu.

Şelalenin altına girdiğinde saçlarındaki kırmızılık akmış onun yerine kestanemsi bir renk almıştı.

‘‘Umarım bu yaptığım fark edilmez.’’

 

Akay ile Gökçe beni unutarak iyice koyu sohbete girmişlerdi. Bende dakikalardır Serayı bekliyordum. Dakikalar geçtikçe iyice gerilmiştim.

Seranın sinirli ve elleri boş bir şekilde bana yaklaştığını görünce neler olduğunu az çok anladım. Ama yine de umut fakirin ekmeğiydi.

- Ne oldu eşyalar nerede?

Seranın paniklediği ellerinin titremesinden ve konuşmasının hızından belli oluyordu.

- Kayra eşyalarımızı çalmışlar.

-Peki, neden bu kadar geciktin?

Diye sorup kaşlarımı iki kez imalı İmalı yukarı kaldırıp indirdim. Kesinlikle imamı anlamıştı. Bende dalga geçiyordum zaten. Bana resmen gözleriyle küfür ederek:

- He ya şey olmuş... Şimdi biz arabanın yanına geldiğimizde kocaman bir ayı üstümüze koşarak geldi. Bizde ondan kurtulmaya çalışırken gökyüzünden bizim indiğimizi gören uzaylılar bunlar ne ayak diye araştırma ekibi göndermişler. Biz o esnada saklandığımız için hayatlarında insan görmemiş olan uzaylılar o arabanın yanında ki ayıyı gördükleri için onu alıp gittiler sonra...

- sera sen ne anlatıyorsun ya beynim şişti?

- DİYORUM Kİ SALAK SALAK KONUŞMA BE.

Diye söylenerek üstüme doğru adım attı. Bende onu omuzundan iterek:

- Of sanki ne dedim ben?

Yanımdaki Gökçeye baktıktan sonra bu kızın yanımda kaldığından beri çok sessiz olduğunu fark ettim. Sanki neden konuşmak istiyorsam? Sera kıvranmamı fark ederek:

- ismin Gökçeydi değil mi?

Kız kafasını evet manasında salladıktan sonra resmen kıçını dönüp gitti. İçimden Seraya kahkaha atarken onun bu harekete baya bozulduğunu fark ettim. Sanırım şu an intikam planları yapıyordu.

Buraya geldiğimiz yolu dönmek için tekrar yürümeye çalışırken yanımızda yürüyen Alpler de sürekli bizimle konuşmaya çalışıyorlardı. En nihayetinde Barlas’ın yanındakinin neden bağırdığını anlayamamıştım.

- Geldiğiniz yerde bekleyeniniz var mı?

Bu sorudan sonra Sera muhtemelen adamlar bize sulanmasın diye ama bence farklı bir niyetle Barlas’ın yüzüne bakarak:

- Var... Dedi.

Kim bilir derdi neydi canım? Serayı kolumla dürterek bana bakmasını sağlayarak kaşımı tekrar imalı bir şekilde kaldırıp indirdim.

- Kimin var bekleyecek?

- Detaya inmedi ki.

HA... dayımlardan bahsediyor. Bu soruyu sorandan çok Barlas’ın yüzünün daha çok düşmesi gözümden kaçmadı. En sonunda tekrardan obaya geldiğimizde birinin bizi izlediği hissine kapılarak baktığımda Yen-Sih olduğunu gördüm. Birbirimize boş boş bakarken koluma giren Gökçeyle şaşırıp yoluma devam ettim.

- Bu Türk obalarını karıştıranların çoğu gelin diye gönderilen Çinli prenses casuslar. Aralarında gerçekten gelin olma amacıyla gelen az olsa da bu sefer onlarla gelen hizmetçiler casus çıkıyor. Ama bir gün bu Çin belasını da kökten yok edeceğiz.

Ben kızın benim koluma girmesine mi, benimle kadar uzun konuşmasına mı ya da benle konuşmasına mı şaşırsam bilemeyerek bana verilen çadırın içine girdim.

ZAMAN İPLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin