Yıldırım hızıyla lavabodan çıkan öğretmen müdürün odasına girdi. Aniden rahatsızlandığını bildirerek bugüne kadar kullanmadığı iznini kullanmak istediğini söyledi. Müdür bu istekle çok şaşırsa da rapor alması gerektiğini hatırlatarak çıkmasına izin verdi. Telefondan gönderilen adrese bakarak gittiği evi izlemeye başladı. O esnada apartmandan çıkan kadın ve onun elinden tutan oğluna baktı. Bu resmi gönderilen çocuktu.
‘‘Hay maşallah!’’ diyerek hayranlıkla daha çocukluk dönemindeki yıldızı izledi. Bu çocuk büyüyecek ve milleti için çok büyük işlerin altına imzasını atacaktı. Yanındaki annesine baktığında gözü bir yerden ısırmış olacak ki daha dikkatli baktı. Hatırlayınca çok büyük şok yaşadı. Bu kadın, öğretmen lisedeyken bir dönem boyunca kendisine silah atış dersi vermişti.
‘‘'Kader' denilip geçilmemesi lazım.’’
- Asıl önemli olan beyleri kendi safıma çekmem yoksa kendi aralarından da bey çıkarabilirler.
Seranın derin bir nefes alıp verdiğini duydum. ‘‘Acaba yine ne düşünüyor? Ben bile ciddi kalmaya çalışıyorum şurada sana ne oluyor be?’’ Metehan eliyle Barlas’a işaret verdiğinde Barlas yakınımızda olan bir attan Seranın çantasını çıkardı.
- Bu benim çantama ne çok benziyor. Bu zamanda da var mıymış bu marka çanta? upss...
Umarım zaman kısmını çakmamıştırlar. Yoksa hapı yuttuk. Metehan Kayra bunu söylediğinde başını bir an ona çevirmiş sonra tekrar Barlas’a dönmüştü. ‘‘Anladı, vallahi anladı.’’ Barlas çantayı Metehan’a uzatınca Metehan elini kaldırıp bana değil Seraya ver tarzından Serayı işaret etmişti.
Barlas bu sefer Sera'ya verdiğinde Sera hemen çantayı açıp içinden bir şey aramaya başladı. Umarım silahı şimdi…- Buralarda bir yerde olacaktı. Ha… Buldum ah onsuz nasılda kendimi rahatsız hissettim.
Çıkardığı şey silah değil seyahat boy makyaj çantasıydı.
******************************************************************
Sera çantasına kavuştuğunda ki sevinci nasıl büyükse kimseye dokundurtmadığı makyaj envanterini benim çadırımda yere dizmiş hatta bir kerecik kullanmama izin bile vermişti. Kocaman ıslak mendil paketinin içinden sadece bir tane mendil vermiş hızlı bir şekilde eşyalarını toplayıp koştura koştura kendi çadırına gitmişti. Ondada tuhaf bir şeyler vardı ama hayırlısı. Bir garip davranmaya Metehan ve Barlas'la yalnız kaldığında başlamıştı.
Elimde ki mendille yüzümü silerken diğer elim tekrar boynumdaki kolyeye gitmişti. Artık Akay’ın yanına gitmenin zamanı geldiğini düşünerek kırmızı keçeden olan kabanımı giyinip hızlı adımlarla Akay’ın çadırının önüne geldim. Bir dakika ya bu ses çok tanıdık ya da ben artık o kadar şey yaşamıştım ki beynim bana oyun oynuyor.
- Tamam diyelim ki dediğinizi yaptım. Yarın sabah yola çıkmam gerek. O zaman ona ne diyeceğim?
Tanıdık bir erkek sesi:
- Günü geldiğinde zaten öğrenecek.
Bu sefer Akay:
- Gün çok tuhaf bir terimdir. Bazı şeylerin günü çok önceden vakitsiz şekilde gelir. Sen ne dersin Kayra?
Bir an ne yapacağımı bilemeyerek yanımdaki sönmüş meşaleyi devirip tam uzaklaşmak için geri adım atıyordum ki boğazımda keskin bir şeyin ucuna denk geldim.
- de hele sen de kimsin?
- ben... Şey...
Çadırın örtüsü kaldırıldığında Sera, Metehan, Akay ve kam vardı. Yani sanırım biraz kırıldım. Tüm kadro burada ama bana haber verilmemişti. ‘‘Gerçi fark ettin mi bilmem ama Metehan’ın yapışık ikizi Barlas da yok!’’ Metehan söze girerek:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN İPLİĞİ
Ficción históricaBÖLÜMLER SİLİNİP BAŞTAN YAZILDI. M.Ö. 200'lü yılları 21. Yüzyıl ile birleştiren bir anlaşma. Kutsal ve Lanet'in, İyi ve Kötünün, Bugün ile Yarın'ın savaşı. Yıllar boyunca bizleri koruyanlar ve yok etmek isteyenler. İlk savaştan son savaşa kadar u...