SERADAN;
Atın üstünde dinlenmeden bir gün boyunca ilerledik. Yeter arık daha fazla dayanamıyorum.
- Ne kadar kaldı?
Bu sorumdan sonra Togay sinirle derin nefes alıp verdi. Vücudundan bana doğru gelen negatifliğe karşın sesi oldukça sakindi.
- Az.
Zaten son yarım gündür hep aynı şeyi söyleyip duruyordu. Artık bilerek beni sinir etmek maksatlı olduğunu anlamıştım. Bende o her bu cebi verdiğimde aynı soruyu inatla sormaktan gocunmadım.
- Peki, şimdi ne...
- Hatun az kaldı derim.
- Tamam, mola verelim.
- Az kaldı...
- Eh... Yeter yanımızda bir çocuk var ve sen yaralısın. Hem hepimizin dinlenmesi gerek.
Birkaç dakika sonra çocuğun çığlığıyla atı durdurmuştu. Hemen attan indiğinde de arkaya koşmuş ben ise atın üstünde anıt heykeli gibi kalmıştım. At benden sıkılmış olacak ki ileriye doğru adım attı. Bende düşmemek için ata can simidi gibi sarıldım.
Bu şekilde şimdi benim canım sıkılmış attan nasıl ineceğimi düşünüyordum. Tam doğrulmuştum ki atın tekrar yürümesiyle küçük bir "hah" deyip tekrar ata sarılmıştım.
Ata o kadar yoğunlaşmıştım ki arkadan gelen çocuk sesine korkmuş üstüne üstlük atta benden irkilmiş şaha kalkmıştı. Yaklaşık on saniye sıkı sıkı tutunmasam düşerek rezil olacaktım. At şahtan inip sakinleşmişti. Tabi bunu Togay’ın atın yularını tutmasıyla atlatmıştım.
En sonunda yine Togay’ın yardımları sayesinde attan inmiştim. Bozuntuya vermedim.
- Ne olmuş?
Togay sıkıntıyla nefes aldı.
- Çocuğun annesi bayılmış. İyi şimdi.
Kadının yanına geldiğimde bağdaş kurarak oturmuş karşıya boş boş bakıyordu. Yanına doğru diz çöktüm. Kadın beni fark edip uzaklaşmaya çalıştı. Ellerimi havaya doğru sakince kaldırıp tehlikeli olmadığımı göstermeye çalıştım. Çocuk annesine bir şey dediğinde Annesi kabullenip kendini bana bıraktı. Elimle vücudunu kontrol Edip bir şey olmadığından emin olunca bıraktım.
- Ona ne verdin?
- Efendim?
- Bizi böyle serbest bırakmazlardı. Ruhunu mu sattın?
- Tövbe ne diyorsun sen bacım? Ne ruhu? ne satması?
Kolumdan bir anda tutup:
-Ne verdin ona? Seni serbest bıraksa da beni bırakmazdı.
- Sen ne yaptın ki onlara?
- O varlığın adını söylemek bile istemiyorum. Kesin bizi izliyordur.
Korkuyla etrafına baktığımda kadının kolunu bırakıp yavaş yavaş uzaklaşmayı denedim ama kadın bir anda elimi tuttu.
- Lütfen söyle. Sen ona ne verdin?
- Bir şey vermedim.
- hah... Bari yalan söyleme.
- Bak bacım seni kırmak istemiyorum.
Bir hışımla ayağı kalkıp Togay’ın omuzuna çarpıp bir ağacın gölgesinde oturdum.
Zaten son yedi ayım var bari beni rahat bırakın. Ailemi görmeden ölecektim üstelik Togay, kadın ve çocuk için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN İPLİĞİ
Fiksi SejarahBÖLÜMLER SİLİNİP BAŞTAN YAZILDI. M.Ö. 200'lü yılları 21. Yüzyıl ile birleştiren bir anlaşma. Kutsal ve Lanet'in, İyi ve Kötünün, Bugün ile Yarın'ın savaşı. Yıllar boyunca bizleri koruyanlar ve yok etmek isteyenler. İlk savaştan son savaşa kadar u...