Bölüm 2 (Zamandan Çok Uzakta)

15.8K 1K 581
                                    

💜💜💜💜💜💜💜

*

Akşam olmuş herkes günlük işlerini tamamlamış çadırlarına çekilmişti. Kimisi kuş tüyü yataklarında ölüm korkusuyla kimisi ise rahatsız sedirlerde büyük bir huzurla uyuyorlardı. Üç kişi hariç. Bunlardan ilki birkaç gündür gördüğü rüyalar yüzünden bugün de uyuyamamıştı. Bu rüyaların anlamlı olduğunu kendince biliyordu. Sanki ulu kutlar onu uyarmaya çalışıyor gibiydi. Hep gördüğü rüyanın içerisinde büyük bir ordunun önünde tek başına ilerliyordu bu ordunun 12 büyük birliği ve gözüyle sayamadığı kadar ileriye giden bir sürü damgalı sancağı vardı. Önüne döndüğünde ise bir bozkurt ona yol gösteriyordu. Onun peşinden ilerlediğinde her defasında sonunu göremediği duvarların önünde duruyorlardı. Bir şekilde bu duvarı aşması gerektiğini biliyordu. Emir vermek için arkasını döndüğünde o kocaman ordu teker teker yanmaya başlıyordu. Yanında ki kurt ona gözleriyle ‘‘sen onları yakmazsan onlar sizi yakacak.’’ Diye tekrar edip duruyordu. Ciğerlerini temiz hava ile doldurup daha iyi düşünebilmek için dışarıya çıktı. Gökyüzünü seyretmeye başladı. Bugün diğer uykusuz gecelerden alıştığının dışında tek bir yıldız bile yoktu. Gökyüzünde yıldız olmaması onun için ne kadar tuhaf olsa da bunun anlamını bilen bir kadın çoktan oğlunun çadırına gitmişti. İşte o gün uyumayan diğer iki kişi de sepetteki çürük elma misaliydiler. Öyle ya her şey gibi gökyüzünde tek bir yıldız olmamasının da bir anlamı olmalıydı.

Kadın ve oğlu bir kurtuluş hazırlığı yapma peşindeydiler. Daha çok kadın bu durumu umursuyordu gerçi. Oğlu ise kaybedeceği bir savaşta olduğunu biliyordu. Sadece annesinin üzülmesini istemiyordu. Onun için katlanıyordu tüm bu acılara. Kadın oğluna zehrini kusarak bu işareti anlatmaya başladı.   ‘‘Yakında buraya birileri gelecek. Kimin yanında duracaksa bu kişi büyük tahtın sahibi olacak. Bu devletin sahibi sen olacaksın ama tüm bozkıra söz geçirebilmen için gelecek olanı kendi tarafına çekeceksin.’’ Bunun gibi birçok şey söyleyip oğlunun yanından ayrıldı. Oğlu ise kadın gibi değildi. Zehri yuttu ama başlarına gelecek olanı bildiği için sakince yatağına uzandı. Babasının diğer eşinden olan oğlu daha güçlüydü. Tahta onun oturacağını biliyordu. Çünkü kardeşinin ve annesinin gölgeden oluşan birliklerle anlaşmalı olduğunu biliyordu. Kendi annesi ise sadece gelecek olanlara kafayı takmıştı.

 

Gözlerimi açmaya zorlayıp birazcık ışığa alışmayı bekledim. Gözlerim alıştığında ise nerede olduğumu anlamakta zorlandım. Hala arabanın içindeydik. Bir araba kazası geçirmiştik. ‘‘Yetkilileri bırak Allah’ın tek kulu bile bize yardıma gelmemiş’’ Bir ağrı hissetmediğim için emniyet kemerini çözdüm. Seraya doğru dönüp elimle onu uyandırmaya çalıştım. Yaptığım çok riskli olsa da uyanmasını umut etmiştim. Oturduğum yerde telefonumu aradım ama bulamadım. Acilen yardım çağırmam lazımdı. Hızlı bir şekilde arabadan inip etrafıma bakmadan Sürücü Koltuğunun kapısına gidip açtım. Onu arabadan indirip dikkatli bir şekilde yere uzandırdım. Fiziksel bir yara olmadığına kanaat getirerek tekrar hafifçe sarsmaya başladım. ‘‘Umarım iç kanaması falan olmamıştır.’’

-Sera… Sera… Ne olur uyan.

Sarsmanın etkisiyle kendine gelmiş olmalı ki gözlerini açmaya başladı. Işıktan etkilendiğini belli ederek elini gözüne siper etti. Gözlerini kapatıp tekrar açtı. Biraz bekledikten sonra havada kalan eliyle koluma vurarak:

-Hiç mi ilkyardım dersi almadın? İnsanlar kaza geçirdiğinde böyle çekilip çıkarılmaz.

Sanki onun yerine yabancı biri konuşuyordu.  ‘‘Çok haklı ama ben sanki ne düşündüğümün farkında mıydım şu an? Şoktayım hala galiba.’’ Diye umursamadım. Sera da kendine iyice geldiğinde toprak zeminde oturur pozisyona gelip ağlamaya başladı. ‘‘Kusura bakma böyle bir durumda nasıl sakinleştirilir bilmiyorum. Sonuçta yüksek bir yerden yuvarlandığında bende vardım. Beni kim sakinleştirecek?’’ yine de saçlarını okşayarak: ‘‘Geçti… Geçti’’ diye hem beynimden kendim için hem de onun için tekrar ettim. Konuşmamda ve ses tonumda biraz farklılık varmış gibi geliyordu. ‘‘Kendi kendimle monoloğumla konuşurken benim ama dilimi kullandığımda farklı geliyor.’’ Düşerken kafamı çarpmıştım herhalde.

ZAMAN İPLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin