Bu hikayede olay ve durumlar tamamen hayal ürünüdür...
Keyifli okumalar dilerim...
Sahipsiz olan vatanın batması haktır, sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır.
~Mehmet Akif Ersoy ~
Küçükken mutluluk kolaydı, ağlamakta, kızgınlığın geçmesi, kırgınlıklarım geri afedilebilmesi. Bunlar kolaydı zor olan neydi?
Büyüyünce herşey zorlanmıştım, peki küçük kalsaydık hep aynı yaşımızda olsaydık, eminim ki o zamanda çok zor olucaktı çünkü küçük canımız hep yanıcak ve annemizin, babamızın yanına koşacaktı.
Ama ben yinede o yaşlarımda kalmak isterdim, canım yandığında babamın şefkatli kucağını oturup ona sımsıkı sarılmak isterdim. Varsın canım yansaydı ama o kucağa tekrar küçük bedenim huzurla oturabilseydi.
Balkonda oturuyordum, Savaş'ın defterini almış ve bişeyler çizmeye başlamıştım bir gözüm yolda bir gözüm kapıdaydı. Her an gelip defterini bu halde görürse sözleriyle beni kızdırır sonra da giderdi. Beni kızdırması problem değildi ama gitmeseydi.
Yola baktığımda çantasından bişey almaya çalışıyor gibiydi. Hızlı adımlara yürüyor ama balkona hiç bakmıyordu. Hızlıca balkondan çıkmış ve alt kata inip kapıyı çalmıştı. Kapıyı kendinden büyük Peri ablası açmıştı. "Alev hayırdır, yanakların kızarmış"
Onu dinlemeyip onların odalarına gitmiştim hızla bir sandalye çekmiş ve dolabını açmıştım, defteri aldığım gibi aynı yerine koymuş sandalyeyi yerine itmiştim. Peri abla kapının orda bana bakıyordu "Savaş yine kızacak biliyorsun değil mi?"
Onun karşısına gelmiştim "evet kızacak, o yüzden yapıyorum zaten" kıkır kıkır gülmüş ve burnuma bir viske vurmuştu. Başını iki tarafa yavaş yavaş sallamış ve salona geçiyordu.
Peri abla on sekiz yaşındaydı ve ünüversiteye hazırlanıyordu. Sarı, parlak, uzun mu uzun saçları, maviş gözleri ve oka gibi burnu vardı tüm güzellik algım ile çok güzel bir genç kızdı.
Hızlıca yukarı kata çıkmış ve kapıyı çalmıştım ablam kapıyı açmış ve bana dik dik bakıyordu. Ablam simsiyah kısa denmicek kadar uzun saçları, siyah zeytin gibi gözleri ve uzun kirpikleri vardı. Dudağının hemen üzerindeki ben ona ayrı bir güzellik katıyordu.
Bana dik dik bakmaya devam etmiş ve "girecek misin? Kapıyı yüzüne kapatim mi?" ablası liseden bugün erken gelmişti keşke gelmeseydi. Ablası on altı yaşında bir sinir küpüydü. Annesi onu doğurduktan sonra uzun bir süre kanser tedavisi sürmüş ve yenmişti.
Alev tam on iki yıl sonra onlara ilaç gibi gelmişti. Onun üzerinde hemen hemen annesi kadar emeği vardı ama Alev bu emeğin karşılığını büyünce vericekti. "üff geçiyoruz işte, çatlama" ablasının yanından hızlıca geçip gitmiş ve balkona koşmuştu ablasının "balkon ıslak" demesini kalmadı ve bir ses geldi.
Göksu koşarak balkona geldiğinde Alev'i yüz üstü yerde görmüş ve koşarak yanına gelmişti "Alev, canım kalk hadi" Alev tek elini alnına atmış ve elindeki kırmızı renk ile daha çok korkarak ağlamaya başlamıştı. Ablası elini tutmuş "tamam bişey yok ablacığım, anne çabuk gel"
Mutfaktan sesler geliyordu "noldu yine mi kavga ettiniz" annesi söylenerek geliyordu ki onları balkonda görünce susmuştu. Ellerini üzerindeki mutfak havlusuna silmiş ve koşarak Alev'i kucağına almıştı "sen niye balkona çıktın"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uğur Böceği
Teen Fiction"Uğur böcekleri kendisini görenlere uğur getirdikleri söylenir "