Biri asker biri akademisyen iki koca adam küçük birer çocuk gibi ellerinde su tabancasıyla sağa sola koşuyordu. Evin içinde su savaşı yapıyorlardı ve birazdan yiyecekleri azardan ikisi de habersizdi. Muammer tekli koltuğuna yerleşmişti ve oğullarının gürültüsü eşliğinde her zaman ki favorisi olan hint dizisini izliyordu, daha doğrusu izlemeye çalışıyordu. Döndü elinde çaydanlıkla mutfaktan çıktı, eşinin bakışlarını fark etmişti.
"Oğlum! Akıllı olun azıcık!"
"Ya anne büyük oğluna söyle, adam düşmanlara olan tekniklerini benim üstümde uyguluyor." Dedi annesinin arkasına saklanırken. Döndü büyük oğluna kızgınca baktı.
"Koskoca akademisyen olmuşun ama hala küçük çocuk gibi anneme şikayet ediyon." Diye kardeşine söylendi büyük olan. Döndü kızgın bakışlarını ikisinin üstünde gezdirdi.
"Anne terliği istiyonuz herhal."
"Hep bu abim yüzünden. Ya adam beni su tabancasıyla uyandırdı."
"Oğlum ne ispiyoncu oldun sen?"
"Şimdi babanızdan azarı yiyeceniz."
"Valla benim bir suçum yok."
"Ya anne ben bunu hiç dövmediğimden bu böyle oldu."
"Sabah sabah bir susamadınız, bir dizi izletmiyonuz adama." Diye söylenerek koltuğundan kalktı Muammer, masaya baş köşeye geçti. İki oğlu masanın bir yanında yan yana oturdu.
"Oğlum gidin biriniz ekmek alın." Dedi Döndü çayları doldururken. İki genç adam birbirine baktı.
"Ben almam, sen git abi."
"Evin küçüğü alır ekmeği."
"Ben evin küçüğü değilim ki."
Abisi omuz silkip önüne döndü. Genç adam yerinden kalktı, merdivenlerden inip odanın önüne geldi, kapıyı yavaş bir şekilde açtı ve henüz uyanmamış olan çocuğun yanına ilerledi.
"Yusuf,"
"Hıı."
"Ekmek alınacak koçum."
"Hıhı."
"Kalksana oğlum."
"Yarına."
"Millet beş dakika der bizimki yarına diyor. Yusuf kalk."
"Birazdan."
"Yusuf Kenan Kaya!"
Tam adını duymasıyla genç çocuk bir anda gözlerini açtı ve yataktan hızlıca kalktı, öyle hızlı kalkmıştı ki yorgana dolanıp yere düşmüştü. İbrahim onun bu haline kahkaha atarken Abdullah yeniden salona döndü.
"Gülme abi birde." Dedi Kenan, yerden kalkarken. Abi kardeş gibi değil daha çok üçüz gibilerdi, öyle çok birbirlerine benziyorlardı, sadece en küçük kardeş Veysel sarışındı.
"Tamam neyse, babam kızacak şimdi. Ben Veysel'i alıyom, sende gidip ekmek al hadi aslanım, hadi koçum."
Kenan abisine sinirle baktı, kıyafetleri düzgün olduğu için değiştirmeye gerek görmedi ve üstüne bir hırka alıp öyle çıktı evden. İbrahim yan odaya geçti. Veysel mışıl mışıl uyuyordu, saçları yastığa dağılmıştı, öylesine tatlı ve masum görünüyordu ki. İbrahim yatağın kenarına oturdu, kardeşinin saçlarını okşadı.