Uzun zamandır yokuz. Bir göz atalım dedik:)
Polat 1.97 boyunda tam bir beyefendi🎀
←_←
Bugüne kadar çoğu şeyin üstesinden ya kendim gelmişimdir,ya da ablamla birlik olup. Şimdiyse tamamen çıkmaza sürükleyen hayat,ipleri kendi eline almış istediği yöne doğru çekip duruyordu. Karşısındaki kişiyi ayırt etmeden hemde. Bunlardan biride bendim galiba.
Oturduğum balkonda etrafa göz atıp duruyordum. Bir şeyleri düşünüyor, kafamda her ne kadar istemesem de kuruyordum. Elimde olan bir şey değildi ki, bu. Arkamdan sırtıma doğru inen elle arkama bakmadan bile sahibinin kik olduğunu biliyordum. Polat, biricik katilim. Aynı zamanda körü körüne bana inanıp benimle birlikte yol almak isteyen kişi.
"Niye oturmusan burda? Hava sərin deyil ki, gül üzlüm? Hə?" elindeki yaptığı kahve fincanından birisini önüme koyup karşıma geçti.
Ne az ne çok sekiz ay su gibi gelip geçmişti. Ve o sekiz ayda sadece bir kez sevişmek istemiştim onunla.
"Böyle daha iyi" kupayı elime alıp yudumlamaya başladım. Sıcak mayhoş tat damağımda yayılana kadar bekleyip yuttuğumda sanki bir şeyler boğazımda takılıp kalmış gibi hiss etmeye başladım. Ama bunun çözümünü ben bile bilmiyordum.
"Nəyi fikirləşirsən? Ürəyini sıxan bir şey mi var?"ardı ardına sıraladığı sorularından kaçmak için hafif gülümsedim. Bunun etkisiyle o da gülümsedi.
Lanet olsun! İşte bundan nefret ediyordum. En olur olmaz anda küçük bir harekiyle ya da bir şey yaptığında bile vicdan azabı beni kavurup duruyordu. Peki ben,ben ne yapacaktım? Neden kimse bana akıl vermiyor?
Ablama söylerdim çoğu şeyi bazen. Üstesinden gelemediklerimi,yapmaya çalışıpta yapamadıklarımı onunla yapardım. Ama şimdi... Şimdi o bile bana yardımcı olamıyordu..
"İyiyim, sadece bilmiyorum... Kendimi bir yere ait gibi hiss edemiyorum.." bunu dememle gülümseyen yüzünüj solduğu her milimi izledim. Oysa ki, kötü bir şey dememiştim bile.
"Səni xoşbəxt edə bilmirəm? Nəyə görə elə hiss edirsən ömrüm günüm?" bilemiyordum ki...Bu sorulardan,senden, hayatından her şeyinden çıkmak, tamamen yok olmak istiyordum. Ama bunun arkamda bıraktıklarımda nasıl etki kuracağını bildiğimdi beni durduran... Keşke.. keşke beni hiç kimse sevmeseydi. Aynı babamın yaptığı gibi..
"Hayır,hayır. Öyle değil,Polat. Ben seninle gerçekten çok mutluyum. Belki söyleyemiyorum,gösteremiyorum ama gerçekten mutluyum.. sen çok hatta fazla iyi birisin... Ve üstelik beni... Beni seviyorsun" yarım yamalak konuştuğum kelimelerle yüzüm daha çok kızarırken bakışlarımı ondan çektim. Bu histen nefret ediyordum işte!
Yüzünü tekrar işgal eden gülümsemeye bakışlarım takılı kaldığında ne kadar güzel gamzeleri olduğunun farkına varmış oldum. Sahi bu adamın kötü bir yanı, bir şeyi yok muydu?
"Neden ben?" aklıma giren soruyla ona döndüm. Nedensizce bilmek istiyordum. İnsanların bende ne bulduğunu.
"Başa düşmədim?" diye yanıtladı. Konuştuğu dili anlayalı çok olmuştu, ama yine de konuşmakta zorluk çektiğim için kendi türkçemle konuşuyordum onunla.
"Yani,neden ben? Ne buldun bende? Yüzlerce güzel kadın erkek fark etmez seni beğenip severken, neden o kadar kişinin arasında beni gördün?"
Sorum biraz garip gelmiş olucak ki, gerilmişti ilk başta. Ama sonra aklına her ne geldiyse birden bire rahat nefes aldı. Hayır iç çekiş değildi.
"Sən, fərqliydin... Beş il əvvəl mən sizin şirkətə ilk ayaq basan günü səni gördüm. Bilmirəm xatırlayarsan yoxsa yox,ama ki əlində göy rəngi bir sənəd qovluğu var idi. Ağzının içində nəsə söyə söyə içəri girirdin. Həmdə elə əsəbi idin ki. Arxanca getdim,atanın otağına girirdin. Onlar dalaşmağıns çöldən qulaq asdım. Sənə nələr nələr dediyini, sənin necə orda zəif hiss etdiyini, her şeyini anladım... O gün orda sənə qarşı qaldırdığı o əli qırmaq üçün nələr etdiyimi bir bilsən.." en sonda bir of çekmişti.
Sikeyim, bunu ben bile hatırlamazken,şu herifin aklında nasıl kalmış olabilir ki?
"Söylediklerin çıkandan şunu mu anlamam gerek; beni gördün, nasıl zayıf düştüğümü, sevilmediğimi,babam tarafından reddedildiğimi, falan fistan. Ve aşık oldun? Nedense komik geldi." diyip güldüm. Aslına bakarsanız, alaya almak istiyordum. Çünki, aşk benlik bir şey değildi. O zamanlar bile hayatı,babamı, üniversiteyi takmayıp kendi kafama göre gezip tozan birisydim.
Tabii ki de çoğu kez ilişki yapmışlığım oldu. Ama ileri gitmemiştim hiç biriyle. En azından evlenecek kadar..
Parmağımda milyonlar değerindeki yüzüğü bir demir parçası gibi çevirip duruyordum.
Güldü. "Hə, sənə gülməli gələ bilər gözəl gözlüm, ama inan mənə.. o gün o qədər gözəl görünürdün ki... Həyatımda ilk dəfə bir oğlana qarşı elə heyranlıq duydum içimdə. Sənə yad gələ bilər,bu normaldı. Mənim kimi beş il gözləyib bir anda ortaya çıxmamısan... Ama yenə də,bilməni istəyirəm ki, səni gördüyüm ilk andan indiyənə qədər sevmişəm və indidən sonrada sevməyə davam edəcəyəm. Sübhan olmasın. Sən sevmədiyin halda belə səni sevirəm.."
Anlamsız geliyordu. Bir insanın sevmesi,aşık olması anlamsız geliyordu. Aşk nedir ki? Geçici bir hevesten başka bir bok değil. Ben asla ama asla aşık olmam. Hiç bir zamanda olmayacağım.
"İçəri keçək? Aşağıdakı süləy itlər kimi gəzən qoruyuculardan birisi yuxarı, bizə baxır və mən pis şeyə baş vurmaq istəmirəm. Nə deyirsən?" samimi söyleyişi yüzünden itiraz etmedim. Kafam sik gibiydi ama kırmadım onu. En azından bir seferlik.
Önümde Yunan heykeli gibi dikilip gitmeye başladığınds arkasından bende içeri girdim.
Kavruk esmer teni ve uzun boyuyla bir hayalet gibiydi herif. Hele siyah atlet ve eşofman giydiği zaman görünen kasları ve omuzları... Bir erkekde bunları çekici bulacağımı önceleri bana deseler taşak geçerdim. Ama şimdi..
"Çok ağız sulandırıcı görünüyorsun." bir anda ağzımdan çıkan lafla bana hayret dolu bakışlar attı. Ardından yanıma gelip kafasını eğdiğinde boylarımız uzunluğunu koruyordu hâlâ.
"Hmm,ele mi?" diye söylenip ellerini belime yerleştirdi. Ardından belimden tutarak salondaki iri masaya oturttuğunda boynuma doğru gelerek hafifçe öpüp geri çekildi.
"Mavi gözüne quzu kəsdiyim,reglsən olmaz ileri getmək. Biraz dadına baxım buraxacam."
Hay smına koyayım reglinde.
←_←
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevginin Kaçağı
CasualeAblasına aşık olduğunu sanan adamdan sırılsıklam aşık olacağı adama..