Yongbok'un orta büyüklükte lüks bir evi vardı. Burada çok vakit geçirmediği için genel anlamda topluydu, Hyunjin'i içeri almakta çekinmemişti.
Anahtarları kapıda denediği sırada Hyunjin de kötü kötü sırıtarak arkadan tişörtünün ucuyla oynuyordu. Nedense gönlü son derece rahattı, hiçbir şey düşünmüyordu.
"Nihayet açıldı."
Yongbok önden adım atıp ayakkabısını çıkarırken Hyunjin de merak ettiği evi inceliyordu. Gözü ses yalıtımlı stüdyo kapısına gitmişti. Tam oraya yürüyordu ki Yongbok önüne geçip yolunu kesti.
"Ya! Sakın oraya girme."
Miniğin gergin suratı ona fazlasıyla tatlı geliyordu, her an ısırabilirdi. Bir süre birbirlerinin gözlerine baktıktan sonra hemen sesini temizledi.
"Y-yani şey, ora benim çalışma alanım da... Fazlasıyla dağınık olduğu için öyle tepki verdim. Yoksa bir şey saklamıyorum."
Başını olumlu anlamda sallayınca Yongbok elindeki poşetleri alıp mutfağa geçti. Sevgilisi gittikçe artan hevesiyle etrafı geziyordu.
Yatak odasının kapısı açıktı, yere baktığında sarı uzun bir peruk görmüştü. Merakla çömelip aldıktan sonra mutfağa gitti. "Bu ne?"
"HAYIR!"
Yongbok koşarak yanına geldi ve dün sinirle yere fırlattığı peruğu elinden almaya çalıştı. Hyunjin havaya kaldırınca bu imkansız bir hal almıştı, durmadan zıplıyordu.
"VER- ŞUNU- HYUNJIN-"
Panik ifadeleri Hyunjin'i her zaman güldürürdü. Sevgilisinin belini kavradığı an onu tıpkı çocukmuş gibi bir çırpıda havaya kaldırmış, köşedeki koltuğa bırakmıştı.
Ellerini iki tarafa yaslayınca Yongbok'un kaçacak yeri kalmamıştı, arada sıkışmıştı. Az öncekine göre oldukça sakin bir şekilde ona doğru eğilmiş Hyunjin'in gözlerine bakıyordu.
"Yemeyeceğim peruğunu, sakin ol."
Gözler uslanmıyordu, aynı anda dudaklara kaymıştı. Yongbok agresif yüz ifadesine karşılık başını olumlu anlamda sallayınca sevgilisi de doğrularak belini germişti. Bulduğu ilk fırsatta elindeki peruğu kapıp dolabına sakladı.
"Gel yemek yapalım, acıktın bence sen."
Hyunjin mutfağa ilerlemiş, aldıkları şeyleri pişirirken miniğin kafası allak bullak olmuştu. Onunla çoktan ayrılmış olması gerekiyordu, aynı evde yemek yapmaya hazırlanmak da neydi?
Hyunjin harika bir manipülasyon uyguluyordu, sevgilisinin ani kararlarına müsaade etmeyecekti. Keyifle şarkı mırıldanırken yemeğe katılacak sebzeleri yıkıyordu.
Tamamen batırdım ve hiçbir şey düşünemiyorum... Az önce LixieFeLixie olduğumu neden sakladım ki?!
🎭🎭🎭
Yemek ve tatlı aynı anda hazır olunca içeri geçmişlerdi. Televizyon kenarda açık dururken duydukları reklam ile ikisinin de odağı sofradan çekildi.
"Kore'nin gözdesi Hanbat Beyzbol Stadyumu etkinliklere başlıyor!"
"İlk güne özel konuklarımız arasında LixieFeLixie de bulunmakta! Bütün takipçilerini bekliyoruz-"
Yongbok'un televizyonu kapatmasıyla ağzı sulanmış Hyunjin ekrandaki hipnozundan çıktı. "Ya, ne güzel izliyorduk?"
"Sana bir şey söylemem gerekiyor."
Hyunjin son defa yiyeceğinden habersiz bir şekilde kurabiyeyi tadarken "Hm, söyle." demişti.
"Seninle iletişimimi kesmek istiyorum. Bir sürü çıplak fotoğrafım var sende. Bütün yazışmalarımızı da şimdi sil lütfen. Bugün yüz yüze buluşmayı kabul etme sebebim buydu, sildiğin anı görmeliyim."
Hyunjin elindekileri bırakıp ona dönerek oturdu ve "Sorun ne?" dedi. Yongbok iri gözlerine bakarken her türlü küfrü etmek istiyordu. Profesyonel bir şekilde konuşmayı kısa kesmeyi hedeflemişti ama kendini tutamamıştı.
"Biz nasıl sevgiliyiz? Hadi diyelim ki sanalken bir şey yapamıyorduk, peki ya gerçeğe geçtiğimizde? Dün tek kelime bile konuşamdık resmen, nasıl bir ilişki bu?"
Hyunjin seslice yutkunurken afallamıştı, hızlı bir cevap düşünmeliydi. "Dün doğum günüm olduğu için yoğun geçmişti Yongbok, bunun dışında her gün konuşmuştuk zaten. Peki ya sen? Sen niye dün hiç yazmadın?"
Yongbok sinirle nefesini verip güldükten sonra öbür tarafa döndü ve kollarını göğsünde çapraz yaptı. Hyunjin'in tavırları pes dedirtecek türdendi.
Uzun zaman sonra duygularını birine açmıştı, hem de tamamen dürüst olarak...
Gözyaşları yavaşça düşmüşken hâlâ diğer tarafa bakıyordu. Hyunjin burnunu çektiğini duyunca panikle kolunu tutup onu kendine çevirdi, yanağındaki ıslaklıkları sildi. "Hey... Sen ciddi misin?"
"Her şey senin yüzünden Hyunjin! O boş beyninle ve iğrenç kalbinle beni hiçe saydığın için her şeyin sorumlusu sensin!"
Minik beden ayağa kalkıp böyle bağırınca Hyunjin de yerinden fırlayarak tam karşısında durmuştu. Gülüşünü tutmaya çalışırken o da sesini yükseltmişti. "Seni sevmekten ve arzulamaktan başka nasıl bir suç işlemiş olabilirim?"
Yongbok bir sinirle yüzüne tokadı yapıştırıp sesini biraz daha yükseltmişti. "Gevşek gevşek gülmesene! Yalan söyleyen insanlara katlanamıyorum, daha fazla muhatap olamayacağım! Ayrılıyorum diyorum senden-"
Hyunjin karşısındaki dudaklara yapıştığı gibi ellerini iki taraftan sevgilisinin yanaklarına getirmiş ve yüzünü sabitlemişti. Yongbok'un dudakları örtülünce oda tamamen sessizleşmişti.
"Hiçbir yere ayrılmıyorsun..."
🎭🎭🎭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tiktoker | Hyunlix +18
Fiksi PenggemarYongbok ve Felix... Aynı bedende yaşayan iki farklı hayat. Lee Yongbok kendi halinde, sıradan, kısa saçlı, esmer bir gençken LixieFeLixie; 1 milyon takipçisiyle deli gibi paralar kazanan, herkesin arzuladığı, cilveli, feminen, sarışın bir tiktok fen...