Bu kadar okunmayı oy veren kişiler tekrar tekrar okuyarak mı elde ediyor yoksa okuyanlar oy mu vermiyor bilmiyorum,bildiğim tek şey midemin bulanması.
✶
Yoongi yavaş yavaş uykudan sıyrılırken göz kapaklarını birazcık araladı,kolları arasında kimse yoktu.Odanın içerisi kararmıştı,odada ses yoktu ama Yoongi odada kendi dışında birisinin olduğunun farkındaydı.
Yoongi yattığı yerden doğrulmak yerine üzerine örtülmüş yorganla olduğu yerde sessizce uzanmaya devam ederken odanın sessizliğini bölen telefon sesiyle odada bir hareketlenme olduğunu duymuştu.Balkonun kapısı sessiz olmaya çalışılarak açılıp kapanırken içeriye soğuk hava girmiş ve Yoongi anlık bir titreme hissiyatıyla dolup taşmıştı.
Uzanmayı kesmiş ve yatakta bacaklarını uzatarak oturmuştu,ellerini kollarının üzerinde gezdirirken kafasını balkona doğru çevirdi. Hoseok üzerinde sadece siyah bir şort dışında bir şey yokken dışarısı eksi derecelerdeyken ve havaya kar ile sis hakimken balkona çıkmış telefonla konuşuyordu. Yoongi kafasını sağa sola sallayıp iç çekti,"Delirmiş olmalı." dedi Hoseok hakkında.
Susadığı için ağzında yapışkanlık hissi oluşmuştu,dudaklarını şapırdatıp bacaklarının üzerindeki yorganı kenara çekip yataktan kalktı. Ayaklarını sürte sürte oturma takımının olduğu tarafa yürüyordu, anlaşılan Hoseok çalışmak için Yoongi'nin yanından kalkmıştı çünkü orta sehpanın üzerinde laptop açık bir şekilde duruyor ve karanlık odada ışık kaynağı haline geliyordu.
Yoongi orta sehpanın üzerinde duran su şişelerini görünce onlardan bir tane alıp koltuğa oturmuş ve şişeyi kafasına dikmişti. Şişenin kapağını geri kapatırken de göz ucuyla,tamamen öylesine karşısındaki açık ekrana bakarken gözlerine takılan birkaç ingilizce kelime ile yüzündeki kaslar gerilmişti.
Zorlukla yutkunurken elindeki şişeyi masaya bırakmış ve bu sefer bilinçli bir şekilde ekrana bakmıştı,Hoseok tarafından yazılmış olan ve Justin Harris isimli bir adama gönderilmiş maili okurken göz bebekleri çok hızlı hareket ediyordu.
Yoongi,Justin Harris kim maalesef biliyordu. Bilmemeyi çok isterdi. Şu an,teşkilatın genel kurulu başkanına yazılmış bir maili okumuyor olmayı çok isterdi. Keşke daha az haber başlığı okusaydı.
Gözleri karanlıkta parlaklığı çok fazla olan ekrana baktığından mıdır dolmuştu bilmiyordu ama boğazındaki yumrunun sebebini kesinlikle biliyordu.
Balkonun kapısı tekrardan açılıp kapatılmıştı,odanın içerisine tekrardan soğuk girmişti ama Yoongi bu sefer bedeninin değil kalbinin üşüdüğünü hissediyordu.
"Min."
Dudaklarını birbirine bastırırak kafasını kaldırdı,yüzü artık parlak ekrana doğru değil karanlıkta ayakta dikilen ve ondan birkaç adım uzakta duran bedendeydi.Yoongi onun yüzünü göremiyordu ama kendisinin yüzünün laptop yüzünden tamamen ortada olduğunu biliyordu.Göz pınarlarında biriken gözyaşlarının parladığına emindi.
"Bu ne demek oluyor şimdi?" diye sormuştu fısıltıyla,sanki Hoseok kısa ve net bir şekilde bütün derdini o mailde açıklamamış gibi.
"Haftaya Amerika'ya gideceğini neden bana söylemedin?"
Hoseok hareketlenmiş ve konsolun üzerinde duran abajuru yakmıştı,odanın içerisine turuncu bir ışık yayılırken Yoongi onun birkaç saat öncesine göre daha yorgun gözüktüğünü fark etti. Sanki hiç uyumamıştı. Ama belki de hiç uyumamıştı,Yoongi düşünüyordu da Hoseok'u hiç uyurken görmemişti ki.Her zaman ilk uyuyan kişi Yoongi oluyordu,uyandığında Hoseok uyanık oluyordu.Hoseok ne kadar uyuyordu?Yoongi bunu daha öncesinde hiç merak etmemişti,ne kadar aptaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
attack on wolves
Fanfiction"Dokun bana." Hoseok şaşkınlıkla ve refleksle bir adım geriye giderken dudaklarından "Ne?" kelimesi dökülmüştü. "Dokun bana Jung, öp beni. Ve sana hissettireyim;aramızda,o mantıklı yanının asla kabul edemeyeceği şeylerin olduğunu hissettireyim."