En nefret ettiğim şeyi yapacağım ve oy sınırı koyacağım maalesef... İlk defa yapıyorum böyle bir şey. Bölümlerin ortalama okunması ve gelen oya bakarak koyacağım bunu ve sınır geçilmeden bölüm atmayı düşünmüyorum, üzgünüm 😔
Oy sınırı: 20
✶
"Neden gidiyorum ki?"
Hoseok,son on altı saattir kendisine bu soruyu soruyordu. Jimin partiye davet ettiğinde,gece uyumadan önce de,sabah uyandığında ve kahvaltı yaparken, parti için hazırlanırken, arabasına binip Min ailesinin evine sürerken ve şimdi arabadan inerken de kendisine bunu soruyordu.
Ama mantıklı hiçbir cevabı yoktu,sadece gidiyordu işte. Neden gittiğini sorgularken bile gitmemek için hiçbir hamlede bulunmuyordu.
Arabasını evin geniş bahçesine park ederken bıkkınlıkla yüzünü buruşturdu. Küçük bir parti, demişti Jimin. Ama arabalarla dolu bu bahçe aksini iddia ediyordu, Hoseok bu akşam birçok tanıdıkla karşılaşmak zorunda kalacağının farkındaydı.
Arabadan inip hafifçe esmeye başlayan rüzgarın etkisiyle bir süre olduğu yerde durup ağzından çıkan buharı izledi,bu havaları seviyordu. Deri ceketinin yakasını düzeltip büyük eve doğru adımlarken hâlâ kendisini sorguluyordu ama bunun gereksiz olduğunu biliyordu,bu partiye öyle ya da böyle gidecekti işte.
Kapıya ulaştığında hiç zaman kaybetmeden zile bastığında evin içerisinden gelen gürültülü müziği duyabiliyordu,bu ortamlara alışıktı. Yaptığı iş yüzünden denetim amacıyla sürekli barlara ve partilere giderdi, güvenliği sağlamak için yapıyordu bunu. Yoksa partilemek için hiç herhangi bir partiye katıldığını hatırlamıyordu, Hoseok on altı yaşında beri hiç ama hiç durmadan çalışıyordu.
Ne bir yerde ne de birisinde dinlenebilmişti.
Dongmin dışında bütün ilişkileri sadece birkaç ay sürmüştü, hepsi çok zorlama bir ilişki gibi hissettirmişti Hoseok'a. Hoseok zaten kurdu Dongmin'e bağlı olduğu için çoğu zaman zorlanmıştı,bu yüzden kurduna sinirliydi. Dongmin onun gençlik aşkıydı, yaşanmıştı ve bitmişti. Sekiz yıl kurdunun onu unutması için yeterli bir süreymiş gibi geliyordu ama asla kurtulamayacağını düşünüyordu.
O böyle düşünmeye devam edebilirdi,kurdu onun için farklı bir hayatı çoktan seçmişti.
Kapı açıldığı sırada kafası ayaklarına eğik bir şekilde duruyordu,derin bir iç çekip kafasını kaldırdığında gördüğü kişi ile içine tuhaf bir his doğmuştu.
Karşısında ışıl ışıl parıldayan bir omega duruyordu.
Siyah saçlarındaki perçemler adeta bir kedinin gözlerine benzeyen minik gözlerinin üzerine dökülüyordu. Minik bir ağzı ve burnu vardı. Hoseok'un sesli bir şekilde,titrekçe nefes almasını sağlayacak kadar beyaz bir tene sahipti ve Hoseok bütün benliği üzerine yemin edebilirdi ki bu beyaz ten tıpkı bir ay gibi parlıyordu. Siyah boğazlı bir badinin üzerine tıpkı Hoseok gibi siyah bir deri ceket giymişti. Beyaz tenini adeta bir aksesuar gibi gösterecek şekilde dar,dizleri yırtık bir siyah pantolon giymişti. Boğazını saran badinin üzerinde ince zincirli kolyeler vardı, Hoseok istemsizce onu baştan sona süzmek zorunda kalmıştı. Eğer feromonlarını hissedemese Hoseok onun kesinlikle bir omega olmadığını düşünürdü,giyim tarzı bir omeganın tarzına benzemiyordu. Karşısındaki omega sanki Hoseok'un dolabından giyinmiş gibi gözüküyordu.
Ama neyse ki Hoseok, omega her ne kadar siyah giyinmiş olursa olsun onun ince belini görebiliyordu. Kıvrımlı bacaklarını, küçük yüzünü net bir şekilde görebiliyordu. Omega,bir omegada olabilecek belirli özellikleri kendinde taşıyordu. Her ne kadar onları saklamak istese bile.
![](https://img.wattpad.com/cover/358982803-288-k185571.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
attack on wolves
Fanfiction"Dokun bana." Hoseok şaşkınlıkla ve refleksle bir adım geriye giderken dudaklarından "Ne?" kelimesi dökülmüştü. "Dokun bana Jung, öp beni. Ve sana hissettireyim;aramızda,o mantıklı yanının asla kabul edemeyeceği şeylerin olduğunu hissettireyim."