Başta jikook için kısa bir sahne var,okuyup okumamak size kalmış 🩰
Bölümün sope kısmını, özellikle de belirli bir kısmını supermassive black hole (twilight soundtrack version) dinleyerek yazdım,daha çok cullen ailesinin beyzbol oynadıkları sahnede çalan şarkı desem anlarsınız. Ve arkadaşlar... Geceleri bölüm yazdığım göz önüne alınırsa gaza gelip ulumamak çok zorluydu 🤰🏼
Ve başlıkta da gördüğünüz üzere yani 🙂 kooolay gelsin
✶
"Bebeğim kahve yapacağım,içer misin?"
Jimin koltuğun üzerinde dizlerini kendine çekmiş,kafasını telefona doğru eğmiş bir şekilde otururken hemen yan taraftaki mutfaktan ona seslenen eşine hızlıca "Hayır." demişti.
Sesi öyle endişeli çıkmıştı ki Jungkook mutfak kapısından dışarıya doğru kafasını uzatıp "İyi misin?" diye sormuştu.
Jimin hemen telefonu elinden bırakıp gülümsemiş, kafasını hızlıca aşağı yukarı sallamıştı. Jungkook bir süre onun yüzüne tedirginlikle baktıktan sonra "Peki." deyip mutfağa geri dönmüştü.
O gittiği an Jimin derin bir nefes almış ve oturduğu yerden kalkmıştı,heyecanla titreyen ellerini açık renk kotuna sildi.
Dans provasından geleli yaklaşık iki saat olmuştu,Jungkook'un hazırladığı yemekleri birlikte yemişlerdi. Jungkook'un planına göre ise birazdan film izleyeceklerdi.
Ama Jimin'in birkaç gündür farklı bir planı vardı.
Jungkook ile daha önceden birkaç gün birlikte kaldığı olmuştu elbette. Ama ilk defa bu kadar uzun süre birlikte,yalnız kalıyorlardı.Üstelik evlilerdi,bir ay olmuştu.
Bu konuda alması gereken en yanlış kişiden destek alarak Lalisa'dan yardım almıştı. Çünkü Lalisa ona direkt gaz verir ve gidip bu işi en iyi şekilde halletmesini söylerdi,eh aslında Jimin sırf bu yüzden onunla konuşmuştu.
Çünkü bu bir ay içerisinde Jungkook'a olan sevgisinin daha çok farkına varmış,daha çok onunla olmak istemişti.Alfadan çekiniyor olabilirdi ama Jungkook'a kendinden bile çok güveniyordu,bu yüzden artık onu arzularken geri adım atmak istemiyordu.
Dakikalardır Lalisa ile mesajlaşıyor ve mutfağı toplayan Jungkook'u yalnız bırakıyordu. Panik yapıyordu,heyecandan ölecek gibi hissediyordu.
"Tanrım... Bir zamanların gözde omegası Park Jimin'in düştüğü duruma bak. İlk seferimmiş gibi deneyimsiz duruyorum. Hoseok hyung benimle dalga geçmekte haklı." demişti içinden.
Jungkook'un hazırladığı kahvenin kokusu arasından Jungkook'un kahve feromonlarını alınca akciğerlerini bu kokuyla doldurup mutfağa doğru yöneldi.
Ne bekliyordu ki? Ne istediğini biliyordu! Jungkook ile tamamen koparılmayacak bir bağa sahip olmak istiyordu, ruhları gibi bedeninin de mühürlenmesini istiyordu. Evet ilk önce ilk sevişmelerini yaşamaları gerekiyordu ama halledeceklerdi ya işte!
Mutfağa girdiğinde sırtı ona dönük duran ve gerçekten de kahve yapan Jungkook ile karşılaşmıştı. Büyük adımlarla ona doğru yaklaştı ve kollarını Jungkook'un ince beline sardı,parmak uçlarına basıp çenesini eşinin omzunun üzerine koydu.
"Bitmedi mi işin?"
Jungkook gülümsemiş ve "Daha değil,çok mu özledin beni?" diye sormuştu.
"Hm hm,çok özledim."
"Ben de seni çok özledim vanilyam."
Jimin yutkunup Jungkook'a daha sıkı sarılırken Jungkook her şeyden habersiz "Kahve istemediğine gerçekten emin misin?" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
attack on wolves
Fanfiction"Dokun bana." Hoseok şaşkınlıkla ve refleksle bir adım geriye giderken dudaklarından "Ne?" kelimesi dökülmüştü. "Dokun bana Jung, öp beni. Ve sana hissettireyim;aramızda,o mantıklı yanının asla kabul edemeyeceği şeylerin olduğunu hissettireyim."