2. Bölüm

45 2 0
                                    

Öncelikle herkese tekrar merhaba :)
Kısa bir bilgi vermek istiyorum Ben başrol kadın karakterimi Barbara Palvin olarak kafamda şekillendirip bu kurguya başlamıştım. Normal hayatta aralarında yaş farkı olsada Barbara çok beğendiğim bi kadın ve kafada hayal ederken yakışacaklarını düşündüm. Aynı fiziksel özelliklere sahip başka kişileride baz alıp okuyabilirsiniz. Bu sadece benim kafamda ki karakterdi. Ayrıca bu kurguda ki tüm kişi,kurum ve olaylar hayal ürünür. Gerçekle hiçbir alakası yoktur.
İyi okumalar;

Dün akşam Emelle alışverişten aldıklarımızı ve valizimi odama özenle yerleştirmiştim şimdi maç için hazırlanıyordum.
"Kızım daha hazır değil misin, çıkmamız lazım trafik olur yolumuz uzun." babam iki dakikada bir beni darlasada sonunda hazırdım. Üzerime  dün aldığım çubuklu klasik Galatasaray formamı giyip altıma kot pantalon çekmiştim. Saçlarıma hafif dalga verip,gözlerime ince eyeliner  çekip kırmızı bir ruj sürmüştüm. Aynada kendime bakıp çantamla birlikte odadan çıktım. Tam maç kombini yapmıştım bu kadarı kafiydi.
"Baba hazırım ben hadi çıkalım." annem mutfaktan köpüklü elleriyle bizi uğurlamak için çıkmıştı.
"Ay, maşallah benim kızıma çuval giyse yakışır tü tü tü nazarlardan sakınsın Allah'im." annemin iltifatına gülüp
" abartma anne ya ." diye serzenişte bulunmuştum malum her anneye yavurusu güzel gelir.
"Ne abartması kızım pek güzelsin maşallah bahtında güzel olsun. Hadi iyi seyirler size görüşürüz babana şans dilediğimi söylersin." annem mutfağa geri döndüğünde babam lavabodan çıkıp bana yetişti beraber evden çıkıp arabaya bindik. Yol boyu Galatasaray müzikleri tezahuratları derken sonunda Ali Sami Yen'e gelmiştik. Kapıda babam telefonundan biletini açıp görevliye gösterdi. Ufak bir güvenlik kontrolünden sonra sahanın içindeydik. Kocaman stadyumda şimdiden uğultular hat safhadaydı ve çok ihtişamlı görünüyordu. Hayatımda ikinci kere falan stadyumda maç izleyecektim o yüzden her tarafa meraklı bakışlar atıyordum.
Babam bizi tribünlerin en önüne getirdiğinde çim sahayla aramızda sadece bir bariyer vardı. Anlaşılan babamın arkadaşı bize en iyi yeri ayarlamıştı. Babam artık buradan teknik direktör yardımcısı gibi maçı izlerdi, elinde olsa buradan sahanın içine de girerdi.
Maçın başlama saatine yarım saat kala oyuncular sahaya çıkmaya başlamışlardı. Ortalık bir anda coşkuyla bağırmaya başladı her yerden cim bom bom nidaları yükseliyor çığlıklarla devam ediyordu. Bİr an tüm bu coşkuya fanatikliğe afallasamda biz Türk milleti olarak her şeyi doruklarda yaşamayı seviyorduk sonuçta,çokta yadırgamamam lazımdı.
Ara ara babamla konuşup önümüze dönüyorduk bu seste muhabbet edilecek gibi değildi. O ara bizim olduğumuz yere üstünde spor şık siyah takımları olan bir adam geldi babam yaşlarında görünüyordu. Babam iyice bariyere yaklaşıp gelen kişiyle muhabbet etmeye başlayınca Okan diye bahsettiği kişi olduğunu anladım. Usulca bende yanlarına inip selam vermek istedim.
"Gel kızım gel, Okan abinle tanıştırayım seni. Okancım bu benim kızım Göksu."
"Merhabalar efendim çok memnun oldum." Okan abinin elini sıkıp usulca tebessüm etmiştim. aslında baya bağırarak konuşuyorduk sesten dolayı.
"Merhaba Göksucum,Okan abi diye seslen lütfen. Bende çok memnun oldum, en son seni gördüğümde çok küçüktün koca kız olmuşsun. Zafercim siz keyfinize bakın ben bizim çocukların yanına bi gideyim son direktifleri vermem lazım. Maç sonu basın açıklamasından sonra beklersen biraz oturur sohbet ederiz. Hem şu klüp üyeliğini falanda konuşuruz."
"Tamam Okan olur, hadi size başarılar aslanların ayağına zeval gelmesin.Bu maçı almamız lazım." babam Okan abinin omzuna eliyle pat pat yapıp yukarı doğru geldi ve yerine oturdu.
Futbolcuların ısınmaları bitmişti ve hakem düdüğü çalınca maç başladı. Açıkçası pek bir şey anlamıyordum babamın tepkilerine göre ilerleyişinde ne durumda olduğuna dair çıkarım yapıyordum.
"Ulan hay sizin ayağınızı.. Vur şu topa bekleme!" babam sanki teknik direktörmüş gibi burada küplere biniyordu her pozisyona yorum yapıyordu falan. Suratı kıpkırmızıydı. Gülmeden edemedim yanında ben varım diye küfür de edemiyordu canım babacım. Hani baba ben 24 yaşında koca kızım böyle şeylere alışkınım,ahlakım bozulmaz yani bil istedim de yine sen bilirsin.
O ara hepsinin aynı olduğunu düşündüğüm ve asla ayırt edemediğim futbolculardan biri Fenerbahçe nın kalesine topu göndermişti. Koca bir uğultu stadı sarınca bende gaza gelip arkamdaki tezahuratçıları tekrarlamaya başladım.
Barışş! Barışşşş! Oooooo Cim bom bommmm..!
Barış adlı oyuncunun golüyle skor 1-0 olmuştu ve aynı dakikalarda hakem düdüğü çalıp ilk yarıyı bitirdi.
Babam bariyerlerin dibinde çılgınlar gibi el kol hareketleriyle bağırıyordu. Oyuncular toplanıp dinlenme odasına gitmek için sıra halinde ilerlemeye başladılar. Feneri yuhalayanların sesi hala kulağıma geliyordu.
Sonra arkamdaki büyük kız grubu çığlık atıp Barış diye bağırmaya başlayınca ne oluyor diye etrafıma bakındım. Bizim tribün önüne gelen futbolcu üzerinde ki formasını çıkarıp iyice gerilip formayı fırlatmıştı. Ben daha olayı çözmeye çalışırken terli ıslak forma yüzüme çarptı. formayı tutup Suratımdan uzaklaştırdım ve koluma attım. Arkada ki grup delirmiş gibi iyice bağırınca göz devirmeden edemedim. Kızım siz deli misiniz adam terli formayı üstünüze atıyor bunlar arkada fenalaşıp bayılacaklar az daha.
Babam yanıma gelince ikinci yarı başlamıştı. Golsüz geçen ikinci yarı sonucu maç 1-0 üstünlükle son bulmuştu. Kulaklarım ağrıyordu artık resmen. gol atan futbolcuyu kameların önüne alıp soru sormaya başladıklarında sahayı izliyorduk.  Sarıya boyanmış ve yanları tıraşlanmış saçıyla her yerden tanınacak gibiydi doğrusu. Tam çılgın futbolculara benziyordu yumruk yaptığı elini tribünlere sallamış buradan anlaşılmayan bir şeyler bağırıp takımının yanına dönmüştü. Herkes yavaştan stadyumu terk ederken babamla biz Okan abiyle buluşacağımız için farklı bir yere gidiyorduk.  Gideceğimiz yerde bekleyen güveliğin kulağına doğru babam bir şeyler söyleyince bize geçmemiz için yolu açmışlardı. Elimde ki terli formayı hafiften kaldırıp koyacak yerim olmadığı için üzerime giydim. Forma üstüne forma olmuştu ama bu bana baya büyük olduğu için alttaki pek fark edilmiyordu. Sırtımda kocaman BARIŞ53 yazıyordu. Hafiften nemliydi ama ilk hali gibi ıpıslak değildi en azından. Formayı üzerime geçirdiğimde hafiften parfüm kokusu almıştım. Formanın kumaşını iki parmağımla kaldırıp kokladım baya parfüm kokuyordu. O kadar tere bu parfüm kokusu çıkmadıysa tüm şişeyi üzerine boşaltmıştır heralde diye düşünmeden edemedim. Koku zevki iyiymiş dedim içimden beğenmiştim ne yalan söyleyeyim.

Top YuvarlaktırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin