5/The Kiss

34 4 7
                                    

Sınıfa girmemizle bana el sallayan Felixi gördüm. Yanına gittim. Elini sıkıp kafalarımızı çarpıştırdıktan sonra yerime oturdum.

"Ee?"

Felix elini yanağına koymuş bana bakıyordu.

"Ne ee?"

"Dün naptınız?"

"Ha omu. Hiç"

"Tartıştınız mı?"

"Sayıllmaz" dedim tavana bakarak.

"İyi o zaman."

Hocanın gelmesiyle kalkmış, baş selamı verip oturmuş, proje ödevlerimizi sunmuştuk. Felix ve benim sıram gelince gururla kalkıp özgüvenli bir şekilde anlatmaya başladık. Sunum yaparken Minhonun bana baktığını fark etmemle gözlerini kaçırmış, öksürmüştü. Gülümseyip devam ettim.

Keyfim yüksek not almamızla düzelmiş, Felixle elimizi yumruk yapıp tokuşturmuştuk.

Yerimize geçince Seungmin ve Changbinden birer "Aferin" almıştık.

(Felixin gözünden)

Dersler biter bitmez Jisung Minhosuyla gitmişti.

Jisungtan bahsetmem gerekirse, onu iyi bildiğimi düşünüyorum. Tanımadığı insanların yanında pek konuşkan değil, ama arkadaşlarıyla olay öyle değildi. Neredeyse herşeyi anlatıyordu. O bir süper introvertti, sevdikleri ileykende süper extravert.

Ve tabii kide ben Minhoya yürümüyor, yürüyormuş gibi yapıyorum. Çünkü Jisung insanların değerini az bilir ve güven problemleri yaşar. O yüzden ona Minhonun değerini göstermek için onun hakkında konular açıp Minhoyu övüyordum. Jisungdan aşık vibe'ı alıyorum nedense. Eninde sonunda kıskanacak.

Güneş batmaya hazırlanırken benim daha çok işim vardı. Kütüphanede ders çalışmam lazımdı. Sonuçta Jisungunki gibi bir beynim yoktu.

Eşyalarımı kütüphaneye bırakıp uni kafesine gittim. Bir ice americano aldım. Kütüphanenin yolunu tutmuşken telefonumun titremesiyle cebimde çıkardım. Annem arıyordu. Bekletmeden açtım. "Alo anne?"

"Oğlum nasılsın? Napıyorsun?"

"Anne her gün arayıp sorman sence de şey değil mi..?"

"Şey değil. Sonuçta başka ülkedesin. Endişelenemez miyim?"

"Ah, tamam neyse. Ders çalışıyorum."

"Aferin oğlum, oku baban gibi eşek olma."

"Ha? Babam eşek mi?

"Ne? Hayır baban gibi oku, eşek olma demeye çalışıyorum."

"Haaa, neyse. Babam napıyor?"

"Eh işte köpek aldı köpek evi inşa etmeye çalışıyor." Klasik Avustralyalılar.

"Köpek mi? Bir ara foto gönder."

"Tamam oğlum. Kendini çok yorma tamam?"

"Tamam anne. Kendine iyi bak."

"Sende oğlum. Yemeğini düzgün ye, düzgün uyu."

"Sendee." diye kapatmamla önümde beliren bedene çarmış, kahvemi dökmüş, düşmüştüm. Kafamı ovalarken gözlerimi açıp baktığımda bir çocuk tişörtünün eteğinden tutmuş bana bakıyordu ağzı açık bir şekilde.

Kalkmam için uzattığı elini tutup kalkabilmiştim. Uzun, kahve saçlarıyla, damarlı elleriyle ve dolgun dudaklarıya bir sanat eserine benziyordu. Bu sanat eserini daha önce görmüştüm.

Homies ★minsung★Where stories live. Discover now