savaşta ve...

312 26 134
                                    

"Asi kız?"

Asi duyduğu sesle birlikte öldüğüne ve yeraltında dünyasındaki Hades'in ona ufak bir oyun oynadığına emin oldu.

Ya da emin olduğunu sanıyordu.

Göz kapakları hafifçe aralanırken karşısında, terden saçları yapışmış gömleğinde yanıklar olan ve kılıcını yere doğru çevirmiş Alaz'ı görmesiyle bu sefer öldüğüne bir kere daha emin olmuştu. Bildiği kadarıyla ruhlar yeraltı dünyasına gider gitmez böyle sanrılar yaşamıyordu ama savaş yaklaşırken Hades'in dengeleri de bozulmuş olmalıydı.

"Asi?"

Asi, gözlerini kırpıştırarak ona doğru gittikçe yaklaşan Alaz'a bakmaya devam etti. Çocuğun her adımıyla birlikte onu gerçekliği gözünde daha da kesinleşmeye başladı. Kollarındaki yanık izlerinin yarasını görebiliyordu. Alnındaki terin parlayışını ve son olarak burnuna dolan kokusunu. O kadar is ve terin içinde yine de Alaz'ın kokusunu alabiliyordu.

Alaz, elini sanki ona uzanmak ister gibi havaya kaldırmıştı. Asi ise ani bir hareketle onu yandaki binanın duvarına dayarken kolunu da onun boynuna bastırdı Asi. Kılıcı çok uzaktaydı, sokağın başında. Alaz'ın kılıcı ise onun saldırısı sırasında aynı kendisininki gibi yeri boylamıştı. Asi'yi engellemeye çalışması nafileydi. Asi fazla çevik, Alaz fazla yorgundu.

"Ne işin var burada?"

Alaz gülerek başını duvara yasladığında burada, Asi'nin kıskacı altında olmaktan fazlasıyla mutlu olduğu belli oluyordu. Asi bundan nefret etmişti.

"Asıl senin ne işin var? Döndünüz sanmıştım."

"Sana ne lan benim ne yaptığımdan?"

"O işler öyle olmuyor Asi kız, sen beni arıyorsan ben de seni arıyorum."

Asi, Alaz'ın boynunu daha da sıkıştırırken omzundaki yanığa da diğer eliyle bastırmış çocuğun acıyla keskin bir nefes çekmesini keyifle izlemişti.

"Niye bırakmadın beni öldürsün diye? İstediğin bu değil mi?"

Çocuğun yüzündeki gülümseme çoktan silinmişti. Derinleşen ve kararan gözleriyle Asi'ye yukarıdan bakmaya devam ediyordu.

"Seni bir Chimera'ya bırakacağımı mı düşünüyorsun Asi kız? Senin kaderin benim."

Aralarından esip geçen saçma şekilde hızlı rüzgar Asi'nin buklelerini uçururken saçının bir kısmı da Alaz'ın yüzünü okşayıp geçmişti. Rüzgarın Alaz'ın marifeti olmadığının kanıtı çocuğun da etrafa, gökyüzüne büyük gözlerle bakışındaydı.

"Onu göreceğiz."

Asi, kendi yüzüne yerleştirdiği ufak sırıtışla Alaz'ı bir kolundan tutup çekti sonra da yana doğru fırlattı. Dizlerinin arkasına geçirdiği bir darbeyle çocuğun kendi dizleri üzerine çökmesini sağladı. Sonra da onun tuttuğu kolunu olabildiğince arkaya doğru gerip onu daha da etkisiz hale getirdi. Bir yandan da omzundaki yanığa bastırmaya devam ediyordu. Onun tutuşundan kurtulmaya, karşılık vermeye çalışan Alaz her seferinde başarısız oluyordu.

Eğer kılıcı elinde olsaydı...

Gerçi ne yapacaktı ki...

"Benim senden ne istediğim belli, sen benden ne istiyorsun?" diye sordu Asi yavaşça, Alaz'ın çektiği acıyı olabildiğince uzatmaya çalışıyordu. Belki sorgulamasının sonunda kolunu da kırardı. Karşılıklı olmalıydı her şey.

Değil mi?

"Ne istediğimi duysan-"

Alaz'ın kendini beğenmiş gülümsemesi Asi'nin diziyle sırtından ittirip onu olduğundan daha da ikibüklüm bir hale getirmesiyle yok olmuştu.

king and lionheartHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin