sularımız bulanık

343 24 58
                                    

tekrar merhabalar,

bu bölüm hızlı geldi kafam susmayınca parmaklarım çalıştı (that's what she said). neyse, sondaki notlara bakın okumaya başlamadan bir de ben notlarda kısa kısa anlatıyorum mythleri, lazım olduğu kadar ama bence açıp okuyun hepsi çok eğlenceli. bir de çoğunun birkaç versiyonu var haliyle.

⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️⚡️

Alaz, sabah erkenden uyanmış kahvesini çoktan içmişti. Aslında pek kendi isteğiyle bu kadar erken uyanmamıştı. Tüm geceyi yatağında dönüp durarak geçirmiş, en sonunda belki bir-iki saat uyumayı başarmıştı.

Rüya da görmemişti.

Asi'yi de görmemişti.

Sıkıntılı bir nefesle çadırından çıktığında planı antrenman yapmak ve bütün derdini daha yeni tekrar bir araya getirdikleri tahta mankenden çıkarmaktı. Ama görünene göre bunu planlayan tek kişi o değildi.

Geçenlerde herkesin ortasında dövmekten beter ettiği çocuk da kılıç antrenmanı yapıyordu. Sabahın ilk ışıklarında kalkıp antrenman için hazırlanmış olmalıydı. Ona rağmen üstüne geçirdiği zırhı doğru bağlamayı başaramamıştı.

Alaz çocukla dalga geçmek veya çadırına geri dönmek fikirleri arasında cebelleşirken, çocuk onu gördü ve aniden duraksadı. Utangaç bir ifadeyle geriye doğru adım attığında Alaz çocuğun çadırına veya ormana kaçıp gideceğini anladı.

"Dur bakalım." dedi arkasından.

Büyük ihtimalle o günden beri kendisinden ölesiye korkan çocuk, Alaz'ın lafını ikiletmedi. Olduğu yerde durdu, sıkıca kavradığı kılıcını yere doğru tutarken yavaşça arkasını döndü. Yine de bakışlarını yerden kaldırmadı.

Alaz, birkaç geniş adımda çocuğun yanına geldiğinde çocuk ondan kaçmak ister gibi geriye doğru çekildi. Çenesini sıkan ama bu duruma karşı hoşnutsuzluğuna dair pek bir ifade belirtmemeye çalışan Alaz, hiçbir şey demeden çocuğun zırhındaki tokaları sıktı.

"Bin tane canavarla uğraşıyoruz; kuyrukları, kanatları, zehirler...zırhını doğru şekilde bağlamazsan kendini öldürtürsün."

Çocuk yutkunarak başını aşağı doğru salladı.

"Adın ne?" diye sordu Alaz, ses tonuyla çocuğu kendisine bakmaya zorluyordu.

"Eren." dedi çocuk kısık bir sesle.

"Eren, buraya gelmeden önce hiç kılıç kullandın mı?"

Bu sefer de kafasını iki yana sallamıştı çocuk.

"Belli oluyor." diyen Alaz gözlerini devirmiş ama yorumlarını bu kadarda bırakmıştı.

Normalde dilinin ucune gelen zehri tutmakta pek başarılı değildi. Aklına ilk geleni de söyler karşısındakinin ne düşündüğü pek umursamazdı da bugün bir tuhaflık vardı üzerinde.

Herhalde uykusuzluktu.

"Savunma pozisyonuna geç."

Çocuk Alaz'ın sözleri karşısında büyümüş gözler ve hafif aralanmış ağzıyla ona bakmaya devam etti. Alaz ise kafasını 'Hadi!' der gibi yana doğru eğdi.

"Bacaklarını fazla açmışsın, böyle durursan herhangi birinin seni indirmesi çok kolay olur."

Kılıcın düz yanıyla Eren'in bacağını dürtmüştü Alaz. Çocuk onun direktiflerine göre doğru pozisyona geçerken Alaz çocuğun geçen gün Asi'nin kurtardığı çocuğa ne kadar benzediğini düşündü bir anlığına. İkisinin de siyah saçları, korku dolu gözleri vardı.

king and lionheartHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin