İyi okumalar 🤍
Kaşlarımı çatıp gözlerimi kısarken onun baktığı yöne doğru döndüm ve gördüğüm kişiyle kaşlarımı daha çok çattım.
Karşımda boylu boyunca uzanan yaşlı bir adam vardı. Hareket edemiyor, konuşamıyor, sadece duyuyor... felçli bir adam. Gözlerinde pişmanlık ve gözyaşı, yüzünde yaşanmışlıkların buruşukluğu... karşısındaki kadından af dilenir gibi bakıyordu.
Ama karşımdaki kadın hiç öyle bakmıyordu.
O an anladım. Kırılmış kemiklerin ve atılan dayakların sebebinin karşımdaki adam olduğunu.
"Ama ben anayım. Evladını kaybettiği gün, evladının emanetine sahip çıkmak zorunda kalmış bir ana... hem evlat acımı yaşadım hemde o evlat acımı evladımın emaneti ile dindirmeye çalıştım. Hebun koydum onunda adını. Varlık demektir Hebun. Benimde tek varlıklarım onlardı."
Acı dolu bir tebessüm belirdi dudaklarımda.
Annsi'nin doğum hikayesini dinleyen biri olmak çok başka bir duyguydu.
Benimde annemin doğar doğmaz annesini kaybetmesi, başka bir kadına anne diyerek büyümesi...
Annenin kaderi kızının çeyiziymiş derler ya... iüben bu söze asla inanmazdım. Ama bu gün o sözü zaten yaşadığımı anladım.
"Sonra Hebunum büyüdü. Aynı anası oldu. Sanki hiç kaybetmemiştim ben kızımı..."
Bu noktada sözünü kestim.
"Sizin gerçek annesi olmadığınızı, yani anneannesi olduğunuzu biliyormuydu peki?"
Başını salladı. Gözlerinden yaşlar akmaya devam etti. O adama döndü bakışları. Sonra tekrar bana.
"Bilirdi ya. Hiç saklamadım ondan. Hep götürdüm anasının mezarına. Anasını. Saçlarını değil, toprağını sevdi."
Tıpkı benim yapacağımı gibi...
"Ben söylemesem zaten söylerdi. Hiç kabul etmedi Hebunum'un emanetini. Hep yüzüne vurdu..."
Devamını söyleyememişti. Yüzünde oluşan tebessüm ile anlatmaya devam etti.
Sonra bir gün, sevdalandı Hebunum. Sevdalandığı adamda ona sevdalanmışdı. Ama Habunum önüne koyulacak taşların farkına varamamıştı. Evlendi Hebunum. Çok mutluydu. Yada bana öyle gösteriyordu. Belliydi bir şey olduğu. Sonra sen doğdun. Bir gece ansızın geldin. Tıpkı annen gibi."
Kelimeler bitmiş yerine feryatlar dizelenmeye başlamıştı. İki eliyle birden dizini dövmeye başladı karşımdaki kadın. Tam durdurmak için uzanacakken kendisi durdu. Bana tutunarak ayaklandı. Duvardaki bölmeye ilerledi. Bölmedeki büyük sandığı açtı içinden çıkardığı bohça ile geldi yanıma. Hem bedenini sallayarak ağlıyor hemde bohçayı açıyordu. Dudakları arasından dökülen ağıtları anlayamıyordum.
Bohçanın içinden çeşit çeşit eşyalar çıktı. Ama hepsinin arasında dikkatimi çeken tek bir şey vardı; kanlı bir beyaz gecelik...
Kanlı beyaz geceliği elime aldım. Kan bulaşan yere dokundum.Uzun, beyaz, saten kumaştan oluşan bir gecelik.
"Bu gecelik annenin giyindiği son kıyafetti. Seni dünyaya getirdikten sonra annesinin kaderini yaşadı o da..."
Gözlerimden dökülen yaşlara engel olamadım. İzin verdim akmalarına. Sanki anneme dokunur gibi dokundum bu geceliğe.
"İkinci kez evlat acısı yaşadım ben... ikinci kez öldüm ben... ama bu sefer avunacağım bir bebekte yoktu. Evladımın emanetine sahip çıkamamıştım bu sefer... kaybolmuştun. Seni sadece bu fotoğraftan tanıdım ben."
Her şey sadece bir yalan olsun istiyordum.
"Bir telefon geldi. Kızım doğum yapmak üzereydi. Hemen çıktım evden. Ben yalın ayak koşarak vardım o hastaneye. İçime işleyen o hisle. Yine aynı acıyı yaşayacakmış gibi. Öylede oldu. Hastaneye vardığım vakit benim kucağıma verdikleri şey bir torun olmadı. Aksine sırtıma bir evlat acısı yüklediler..."
Bir fotoğrafa takıldı gözlerim. Elimde tuttuğum gecelik üzerinde olan bir kadın ve kucağında tuttuğu bir bebek.
Şaşırdığım asıl şey; fotoğraftaki kadın sanki benmişim de ona bakıyordum.
Mavi gözleri, mutluluk ile parıldıyor. Kucağında tuttuğu bebeğe aşkla bakıyordu. O bebeğin ben olduğumu anlamak zor değildi. Annesinin kokusunu duyarak, derin bir uykuya dalmıştı.
Gözlerimden kor misali akan yaşlar yüzümü yakıyordu adeta.
Sözleri bittiği an ağıtı başladı tekrardan. Feryatları başladı. Tekrar dizini dövmeye başladı. Bedenini durmadan sallıyor gerçeklerin altında eziliyordu adeta.
Genç kadın içeriye girdi koşar adım. Ben ise nefes alamaz hale gelmiştim. Kendi kokumun olduğu bu evden çıkmak istedim bir an evvel. Kendi kokuma dayanamadım.
Ayaklandım hemen. Çıkmak istedim bu evden.Dışarıya adım atar atmaz derin derin nefesler almaya çalıştım. Ama nafile. Hiç bir işe yaramadı.
Adımlarımı bahçeden çıkmak üzere attım. Bilmediğim bu memleketin sokaklarında kaybolmak istedim. Gözyaşlarım dinmezken yürümeye başladım.
Her şey bulanıklaşıyor, adımlarım yalpalanıyor du. Buna rağmen durmadım. Bu sokaktan çıkmak için koşmaya başladım.
Sokağın sonuna geldiğim vakit tamda bilmediğim ıssız bir yöne döndüğüm anda, karşıma çıkan araba ile dona kaldım. İşte nefesim kesilmediyse bile şimdi kesilmeye yeterdi.
Araba aniden fren yaptı.
Yaşadığım şok ile hareketsiz kaldım. Ellerim yumruk olurken ben yere çöktüm.
"İyi misin?"
Duyduğum sesin kime ait olduğunu bilmiyordum. Ama telaş dolu bir ses di. Cevap vermediğini duyunca önüme çöktü. Dudaklarından bir küfür çıktı.
"Siktir!"
Ellerini iki yana açmış, beni sakinleştirmek ister gibiydi.
"Panik atak geçiriyorsun. Sakin ol."
Nefes almak için çırpınmaya başladım. Belkide çoktan dakikalar geçmiş ben hala nefes alamamıştım.
Daha fazla çırpındığımı farkedince iki eliyle yüzümü kavradı.
"Bana bak. Nolursun bana bak."
Her şey tamamen bulanıklaştı.
O an sarıp sarmalandım. Saçlarım okşandı. Beni sakinleştirmeye yetecek birkaç cümle duyuldu kulaklarımdan. Yumruk olan ellerimi tek bir dokunuş ile açıldı.
Tekrar nefes aldığımda erkeksi bir koku geldi burnuma. Rahatlatıcı ve mayıştırıcı bir koku.
O an kavradım her şeyi.
Karşımdaki adamın kolları tarafından sarmalandığımı. Duyduğum kokunun sebebinin, boynuna yaslanmış olduğumu...
Başımı usulca kaldırdım. Bir çift açık kahverengi göz ile buluştu mavilerim. Nefesi çarptı dudaklarıma. Kahverengi gözleri yüzümün her zerresinde gezinirken, ben sadece o gözlere baktım.
Gözlerim karanlık ile buluşmadan önce tüm yüzünü ezberlemek için baktım bu sefer. Son kez kokusunu bir nefes ile içime çektiğimde sonrasında adeta dünyadan kopmuştum.
İki günde sanırım dört bölüm attım. Birkaç gün idare ederiz artık.
Sizce ilk karşılaşma nasıldı?
Peki ya sizce Karsu'nun öğrendikleri bu kadarı ile sınırlı mı?
Lütfen düşüncelerinizi satır aralarındaki yorum kısımlarına yazmayı unutmayın.
Aynı zamanda oy vermeyi 💕
Seviliyorsunuz 🤍💫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARSU
Ficção Adolescente~Tanımadığım iki insan karşıma geçmiş bana gerçek ailem olduklarını söylüyorlardı. Ne kadar komik öyle değilmi? Ben bu gün ailem sandığım insanların aslında birer yabancıdan ibaret olduğunu öğrendim.~