Bölüm 9

572 50 13
                                    


Tae'nin şımarık tavırlarına sinir olabilirsiniz🐈 Yine de kendi yapısının  da yanında onun bir prens olduğunu unutmayın.

Taehyung hava yeni yeni aydınlanırken uyandığında Jungkook hala uyuyordu. Onu uyandırmamaya çalışarak kalktı ve kalçalarına mavi bez parçasını doladı. Yürümek yerine uçarak odadan çıktı.

Güverte de ilerledi, kısık sesle konuşmalar duyuyordu. Olabildiğince sessizce yaklaştı.
Direğin arkasına geçtiğinde duymak için kulaklarını zorladı.
En iyi duyma kapasitesine sahip ırklardan biri değildi doğrusu.

"Prens'e ulaşmak için onu kullanacaklar." Mingi'nin sesiydi bu.
Mingyu'nun kalın sesi araya girdi. "Komik, Jungkook o küçük şeyi umursamıyor.”

Bu Taehyung'un duygularını açıklayamadığı nedenlerden dolayı incitti. Tabi ki Jungkook onu sevmiyordu. Hiçbir zaman aşka söz bile vermemişti. Aşk asla bu anlaşmalı evliliğin bir parçası olmayacaktı.

Ama Jungkook ona karşı nazik davranmıştı. Düğün gecelerinde Taehyung'a dikkatlice dokundu. Hala periyi usulca öpüyordu. Ve bu Taehyung için yeterliydi. Dünyanın geri kalanı Jungkook tarafından yalnızca zalimlik, alaycılık ve zorbalığa maruz kalırken, nezaket ve kibarlık özellikle Taehyung'a özgüydü.

Ve Taehyung da Jungkook'u sevdiğini söyleyemezdi. Hala çoğu zaman ona güvenmiyordu. Ama başka birinin Jungkook'un onu umursamadığını küçümseyerek söylediğini duymak... Canını acıttı.

Uçarak konuşan  ikiliden uzaklaştı ve görüşünün bulanıklaşıp tuhaf şekil ve renklere bürünmesini izledi. Umrunda olmamalıydı ama şuan duygusal açıdan çok kırılgan hissediyordu.

Ellerini kaldırıp gözlerini ovuşturarak uçarken büyük bir bedene çarptı.
Önündeki iri varlık onu durdurdu nazikçe tuttu.

Taehyung ellerini gözünden çekip başını geriye attı ve Johnny'e baktı.
Adam endişeli ve tedbirli görünüyordu. "Sorun nedir, Majesteleri?"

Taehyung burnunu çekti, görüşü hala bulanıktı."Ağlıyorum."

Johnny gözlerini kıstı. "Bunu görebiliyorum. Neden ağlıyorsun?"

Taehyung'un alt dudağı titredi. "Beni sevmesine ihtiyacım yok" dedi, "umurumda değil." Babası gibi mesafeli ve önemli görünmeye çalışarak sırtını diklestirdi. “Kendi başıma güçlü ve bağımsızım. Beni sevmesine gerek yok." Sıcak gözyaşları yanaklarından aşağıya doğru yol alıyordu.
"Umurumda değil," diyerek tekrarladı.

Johnny'nin kaşları çatıldı. Perinin sevimli küçük suratına bakarken ne yapacağını şaşırdı. Çok şımarık görünüyordu."Prens'i getireceğim."

Taehyung somurttu. Jungkook genellikle periyi öperdi ya da ona istediğini verirdi. Taehyung şu anda ne istediğini bilmiyordu. Öfkeyle gözyaşlarını sildi. Ağlamak istemiyordu, bunu çok iyi biliyordu.
"İstemiyorum."
Ellerini Johnny'nin göğsüne koydu ve itti ama adam kıpırdamadı.

Johnny iç çekti ve periyi nazikce küçük belinden kavradı. Cılız kollarına ve kanadına dokunmak istemiyordu. Kırılacak gibi görünüyorlardı. Yine de böyle de rahat değildi. En sonunda onu bacaklarından tuttu ve Taehyung'u omzuna koydu.

Taehyung, Johnny'nin sırtından başka bir şey göremiyordu. Baş aşağı dururken ve gözleri ıslakken zaten etrafta ne olduğunu seçemezdi. Sessiz kalıp Johnny'nin kendisini kocasına götürmesine izin verdi.

Johnny prensin odasının kapısına vardığında kapıyı açtı. Jungkook uyanmıştı ve üzerini giyinmekle meşguldü. Kapıda ki Johnny ve omzuna attığı periyi görünce kaşları çatıldı. Gömleğinin iplerini bağlamayı bırakıp sırtını dikleştirdi.
"Neler oluyor?"

Johnny periyi nazikçe, 'ona göre nazikçe' omzundan indirdi.
Ani hareket Taehyung'un başını döndürdü ve bir gümbürtüyle tahta zemine oturdu.

Jungkook koşarak onun önünde diz çöktü ve yüzünü yana eğdi. Taehyung bu ilgi karşısında hıçkırdı. Jungkook'un onu öpeceğini umarak tekrar somurttu.

"Taehyung," Jungkook tekrarladı.
"Bana neden ağladığını söyler misin?"

"Ağlamıyorum." Taehyung başını salladı ve daha sert bir şekilde somurttu.

Jungkook iç çekti. Johnny çoktan oradan uzaklaşmıştı.
"Çok tatlısın Taehyung. Ama yine de ne olduğunu bilmem gerekiyor. Beni kızdırmak istemezsin."

"Burada hiç mutlu değilim. Bana hiç iyi bakamıyorsun." Kollarını göğsünde birleştirdi.

"Buraya gel." Jungkook güldü ve onu kucağına aldı. "Biliyorum bu tarz bir yolculuk, koşullar sana göre değil. Yine de çok az kaldı sabretmelisin."
Perinin yüzünü gizlemeye çalışan beyaz saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı.
Jungkook eş olarak talep ettiği prensin nazik, kibirli ve şımarık olabileceğini tahmin ediyordu. Yine de Taehyung tahmin ettiğinden de şımarık bir şeydi. Bunu fark etmek zor değildi.

Taehyung hala somurtuyordu. "Et yemek istemiyorum" sızlanarak devam etti.  "Bu pis yatakta uyumakta istemiyorum."

Jungkook iç çekti. Daha önce Taehyung gibi bir sorunu olmamıştı.
"Bunun senin için zor olduğunu biliyorum."

Taehyung sefil bir şekilde başını salladı. “Bundan hoşlanmıyorum." Görüşü tekrar bulanıklaştı ve gözyaşlarını durdurmak için gözlerini kapattı.

Jungkook kucağında ki perinin çenesini kavradı ve yüzünü kaldırıp kendi başını eğdi. Dudaklarını birleştirdi.
Onu öperken nazikti.
kendisini itmediğinde öpücüğü derinleştirdi.

Taehyung, adamın ağzına mırıldandı.
Ellerini Jungkook'un omuzlarına koydu ve kucağında kıpırdandı.
Kalçasının altında sertleşmeye başlayan organı hissedebiliyordu.
Nefes almak için ayrıldıklarında çok yakınında duran yüze bakmaya devam etti.
Mingyu yanılıyordu. Kocası onu umursuyordu.

thisismeshiny
taesexybear
💕

Melez 'KookTaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin