Bölüm 16

548 56 20
                                    

"Sizin işlerinizle meşgul olmanız gerekmiyor muydu?” diye konuştuğunu duydu birinin Taehyung. Bu Ricky'nin sesiydi.

Ardından Jungkook karşılık verdi.
“Bu saatte burada ne işin var?” 
Sesi yeni uyandığı için garip çıkıyordu.

Taehyung esnedi ve Jungkook'un kolları arasında kıpırdandı. “Her şey yolunda mı?”

"İyi olduğunuzu görmeliydim prensim. Henüz yüzünüz bile iyileşmedi.”
Ricky iğneleyici bir ses tonuyla söyledi. Junglook'dan nefret ediyordu, gerçekten.

Taehyung Ricky'nın baktığı yeri takip ederek arkasına döndüğünde Jungkook'un gözlerini kıstığını gördü. “O şeyden gerçekten hoşlanmıyorum.”
Ricky'i kastediyordu. "Sanki benim bir prens olduğumu bilmiyor."

Ricky iç çekti.
“Hislerinizin karşılıklı olduğundan eminim ama siz benim hiçbir şeyim değilsiniz. Benim prensim Majesteleri Taehyung ve yalnızca ona saygı duyarım."

Jungkook onu umursamadan kocasını kendisine çevirdi ve yüzünü öpmeye başladı. Elleri de rahat durmayıp küçük vücuduna dokunuyordu.

"Yalnız değiliz Jungkook.”

“O küçük ucubeyi saymıyorum.”

“Hey. O hizmetli olabilir ama benim arkadaşım Jungkook!.”

Jungkook iyi durumdaki yanağını okşadı. “Bunu biliyorum. Aksi halde çoktan onun o sevimsiz kanatlarını sırtından koparmıştım."

Taehyung göz devirdi ve Jungkook'un tutuşundan kurtulup oturdu.
"Neyse. Ricky sen çıkabilirsin. Ben iyiyim, Jungkook bana zarar vermeyecek."

Ricky bu fikirden hoşlanmasa da odadan çıktı.
Onun ardından Taehyung, uzun saçlarını omzunun üzerinden arkasına atıp Jungkook'a döndü. "Dün bir periyle tanıştım. Söylediği şeyler beni çok üzdü ve aklımdan çıkaramıyorum."

Jungkook'da karşılık olarak uzandığı yerden doğruldu ve periyi çenesinden nazikçe kavrayıp kendisine bakması için yüzünü yukarı kaldırdı.
"Sana dışarıya çıkmamanı söylemiştim Taehyung ve buraya da o iki periden başkasının girmesini yasakladım."
Tek kaşını kaldırdı.

Taehyung gözlerini kaçırdı.
"Beni buraya hapsedemezsin Jungkook. Çok sıkılmıştım bende terastan aşağıya uçup bahçeye çıktım. Hanbin'in kölesiyle tanıştım. O güneyli bir peri"

"Hao'yu diyorsun."
Jungkook söyledikten sonra iç çekti.
"O Hanbin'e ait Taehyung. Onun için yapabileceğin bir şey yok. Ve şunu bil ki Hao ya da diğer periler zaten daha iyi bir hayatı bilmiyorlar. Güneyde işler kuzeyde olduğu gibi deil."

"Öyle söylemesi kolay."
Taehyung yeniden Jungkook'un gözlerine baktı ama bu sefer sinirli görünüyordu.
"O kocaman ve iğrenç halkın, nazik değerli vatandaşlarıma zorbalık ederken hiçbir şey yapmadan bir süs gibi burada oturayım öyle mi?"

"Tatlı prensim, sakin ol."
Jungkook perinin küçük bedenine sarıldı. Onun ağlamak üzere olduğunun farkındaydı çünkü.
"Sabırlı olman gerekiyor. Her şeyi düzelteceğim. Sen nasıl istiyorsan öyle olmasını sağlayacağım."
Biraz geriye çekildi ama hala periye sarılıyordu. "Ama önce planlarımın olması gerektiği gibi işlemesi gerekiyor."

Taehyung kirpiklerini kırpıştırarak ona baktı.
"Ne planlıyorsun?"

"Plan sensin prensim. Sen o kadar değerli bir kozsun ki farkında bile değilsin."
Perinin sevimli görüntüsüne yukarıdan bakarken iç çekti. "Elbette senden hoşlanıyorum ama başından beri hedeflediğimiz bir şey var. Ben ve izimdekiler. Tahtın üstünde Heeseung'u değil de beni görmek isteyenler."

Taehyung anlamıyordu. Başını iki yana salladı. "Anlamıyorum, ben nasıl o kadar önemli olabilirim ki."

"Sen safkan perilerin sonuncususun tatlım. Güney peri krallığı bu özelliğini kaybedeli asırlar oldu. Kraliyet ailesi bile safkan değil. Ama sen ve senin ailen gerçekten soylu ve safkansınız."
Bu doğruydu. Taehyung'un annesi ve Taehyung safkandı ama diğer kız kardeşleri değildi. Onların anneleri farklıydı.
Gerçekten de Taehyung safkan perilerin sonuncusuydu.

Jungkook henüz perinin bilmediği bir şey söylememişti. "Ee bunun ne önemi var?"

"Hanbin ve Mingi'yi gördün değil mi? Onlar birer peri ve ork melezi. Orklar kadar güçlüler ve uçabiliyorlar bile ama büyüleri yok. Çünkü peri ebeveynleri safkan değildi."

"Sen Taehyung. Benim bebeğimi dünyaya getirirsen ne olacak biliyor musun? Bu dünya üzerinde ki yaşayan en güçlü varlığın ebeveynleri olacağız."
Taehyung'un meraklı bakışlar atan sevimli gözlerine bakarken gülümsedi.
"Bütün ırkları bir araya getirip, tek krallık çatısı altında toplayabilecek kadar güçlü  bir prens.. ya da prenses."

"Perilerin büyüsü o kadar da güçlü değil Jungkook." Taehyung gerçekte de Jungkook'u anlamamıştı.

"Çünkü sihriniz de bedeniniz ve doğanızla doğru orantılı. Peri sihrine sahip, güçlü bir elf ve ork melezi genlerini de bünyesinde barındıran bir canlı düşünebiliyor musun?"

Taehyung sızlanıp Jungkook'un tutuşundan kurtuldu. "Bebeğim hakkında öyle konuşma!" Jungkook'a bağırdı. "Sanki o bir silahmış gibi."

Jungkook, perinin itirazlarına rağmen yeniden ona sarıldı. "Üzgünüm, her şeyin düzelmesini ve istediğin gibi olmasını istiyorsan bebeğimiz ve sen en önemli anahtarsınız. Buna silah mı ya da değerli bir mücevher mi dersin bilemem."

Taehyung'un göğsüne bir ağırlık çöktü.
Böyle büyük bir sorumluluk... İstediği bir şey değildi. Ama Jungkook haklıydı da. Zulme uğrayan ırkını ve diğerlerini de kurtarabilme şansı varsa.. evet kocası haklıydı.

"Ama yine de bu odada hapis bir şekilde yaşamayacağım Jungkook. Güvenliğimden o kadar endişe ediyorsan benimle ilgilen. Beni yanında tut. Odada böyle esir olarak değil."

"Korkuyorum Taehyung. Heeseung'un seni istemesinden. O tahmin edemeyeceğin kadar tehlikeli biri."
Taehyung'un ne kadar önemli ve Jungkook için değerli olduğunu bilmesini istemiyordu. İkiz kardeşinden nefret ediyordu.

Taehyung, Jungkook'un tutuşundan kurtuldu ve stresli bir halde büyük odada uçarken düşünüyordu. "O adamlara nasıl güveniyorsun? Hanbin, Mingyu, Johnny ya da Mingi fark etmez." Durdu ve kollarını göğsünde birleştirdi.

"Güveniyorum ve sende güvenmelisin."


Jeannykomm
TKLilith
💕

Melez 'KookTaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin