19. Bölüm: Plan

21 3 0
                                    

  Okulda bölüm yazıyorum, o da sizin için. Yazamadığım günler için özür dilerim sevgili okurlarım. Elementlere olan ilginizi kaybetmediğiniz için teşekkür ederim. İyi okumalaaarr...

  1 hafta sonra

  Bu kulübeye gelişimin üzerinden tam 1 hafta geçmişti. Elementlerden ses yoktu, yakalandıklarından kesin olarak emin olmuştum.

  Karanlıktan Gelenlerden birkaçı burayı kontrole gelmişti ama saklanmayı başarmıştım. Yalnız olduğum zamanlarda saklanma konusunda uzmanlaşmıştım.

  Burada kaldığım süre zarfında bir plan geliştirmiştim ama işim kolay olmayacaktı. Kara Leydi Luna'ya karşı savaşmak için bir birlik hazırlamayı düşünüyordum. Bu birlik için ise güçlü krallıklar ve gelişmiş şehirlerden yardım alabilirdim ama 17 yaşında bir kıza kim güvenir ki?!

  Olumsuz ihtimaller yoğunlukta olsa da elimde denemekten fazla seçeneğim yoktu. Ayrıca Lotus Krallığı, Işık Şehri ve Fırtınalı Köy'den yardım almayı denersem, büyük ihtimalle bana yardım edebilirlerdi.

  Derin bir nefes alıp uzandığım yerden kalktım ve masanın üstündeki haritaya bilmem kaçıncı kez baktım. Bu haritayı Janset'i bulmadan önce hazırlamıştık. Lotus Krallığı'ndan Fırtınalı Köy'ün kıyısında ki Kara Deniz'in bir kısmına kadar hepsi görünüyordu.

  Işınlanmayı o kadar üst üste kullanamazdım, bu yüzden yakın yerlere yürüyerek uzak yerlere ise ışınlanarak gidecektim. Bu gece yola çıkacaktım, sabah çıkarsam fark edilebilirdim.

  İlk gideceğim yer Safir Krallığı idi. Adından da anlaşıldığı gibi, burası safir madenleri sayesinde ticarette ustalaşmış bir krallıktı. Safir, çoğunlukla silah süsleme veya silah kapları yapımlarında kullanılırdı, bu yüzden bu krallık gelişmişti. Ayrıca safir dışında kuvars, elmas ve demir gibi madenlerde bu krallıkta sıklıkla bulunuyordu. Bu krallık kelimenin tam anlamı ile bir cevherdi.

  Güçlerin Hükümdarları kitabımda kral ve kraliçesi hakkında birkaç şey okumuştum.

  Safir Krallığı'nın hükümdarları Kral Arthur ve Kraliçe Emma, bilinen kadarı ile sert, soğuk ama merhametli ve anlayışlı kişilerdi. Tahminen birkaç yıl önce Kraliçe Emma hamile kalmış fakat bir savaş sırasında yara alması nedeni ile bebeklerini kaybetmişlerdi. O zamandan beri bir varisleri olmamıştı. Savaş açan krallık ise aynı gün bütün halk esir alınıp hükümdarları diri diri yakılarak yıkılmıştı. Kitaba göre Kral Arthur ilk varisini kaybetmeye dayanamamıştı.

  Kral ve Kraliçe hakkında sadece bunları biliyordum, daha fazlasını öğrenmek için bizzat onlarla tanışmam gerekiyordu.

  Derin bir nefes alıp masanın üzerindeki birkaç birkaç parça eşyamı toplamaya başladım. Eşyaları hallettikten sonra çantamı yanıma alıp koltuğa uzandım. Yolum uzundu ve iyice dinlenmem gerekiyordu. Bir süre sonra uykuya dalmıştım ama Leydi Luna elbette rüyamda bile rahat bırakmazdı.

  Yine aynı karanlıkta ikimizdik. Gözleri sanki daha karanlık bakar gibiydi, yüzünde ise memnun bir sırıtış vardı.

  "Evet Elena? Sürprizimi nasıl buldun bakalım? İlk gün gelmek istesem de Elementleri zaptetmem gerekti, bu yüzden gelemedim." dedi alay dolu bir ses tonuyla.

  Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Zihnimi sabit tutmalıydım yoksa her an bir baskın yiyebilirdim.

  "Elementleri taşa mı hapsedeceksin?" diye sordum olduğundan daha karanlık gözlerinin içine bakarak.

  Luna iğrenç bir kahkaha attı, ondan gelen bir kahkaha gibi görünmüyordu. Birşey vardı, bu çok açıktı. Bir süre sonra alaylı sırıtışı ile tekrar bana döndü.

  "Merak etme Elena, onları şimdilik taşa hapsetmeyi planlamıyorum. Henüz değil, biraz çabanı izlemek istiyorum." dedi alaylı bir ses tonuyla.

  Gözlerimi devirip sesli bir şekilde nefes aldım. İçten içe korkuyordum, bunu biliyordu ve korkmam onu mutlu ediyordu. Elementler olmadan bir hiçtim.

  "Tek başınasın Elena Black, tıpkı aileni elinden aldığım o gün gibi. O zamandan bu yana yalnızlığın 5 yıl sürdü, bakalım bu sefer kaç yıl sürecek?" dedi ve alayla gülüp beni bu sonsuz karanlıkta baş başa bıraktı.

  Ne kadar kabul etmek istemesem de haklıydı, yine yalnız kalmıştım. Elementlere zarar verip vermeyeceği kesin değildi, sonuçta yıllar önce onları taşa hapsetmişti.

  Ne olursa olsun şansımı denemek zorundaydım, 12 yaşındaki o küçük kız değildim artık. Elementleri tekrar taşa hapsetmiş olsa bile, onları belki tekrar geri getirebilirdim. Daha önce yapmıştım sonuçta.

  Zihnim karmakarışık bir halde gözlerimi aralamıştım. Pencereden tavana yansıyan turuncu ışıklara bakılırsa güneşin batmasına az kalmıştı. Kendimi dinlenmiş gibi değil, daha çok yorulmuş gibi hissediyordum.

  Yavaşça bir iç çekip ağır ağır yerimden kalktım ve eşyalarımı son kez kontrol edip çantamı sırtına aldım. Kulübeye son bir göz gezdirirken güneş yavaş yavaş yok oluyordu.

  Temkinli adımlarla başımı kapıdan uzatıp etrafı kontrol ettim ve seri adımlarla kulübeden çıkıp ağaçlığa ilerledim.

  Planım hazırdı. Hedefleri belliydi. Gücüm, kuvvetin yerindeydi. Tek gereken dizili domino taşlarının ilkini devirmekti ve ben çok yakında o taşı da devirecektim.

  Evet! Yeni bir bölüm sonu daha! Sınav haftamız var, şimdiden sınava giren bütün öğrencilere başarılar dilerim! Umarım bölümü sevmişsinizdir. Ayrıca evet, bu kitabın bitimine az kaldı ve eminim ki hepinizin heyecanla beklediği 5. kitabın zamanı yaklaşıyor. Okuduğunuz için teşekkürler :)

ELEMENTLER: ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin