| Derdimin Çiçeği |

6 4 0
                                    


Lee Minho
26 Ocak 1939

Çoğu zaman başımı kaldıracak halim olmuyor; o kadar yorgun, o kadar sefil hissediyorum ki kendimi, nefes alsam sorgulayacak haldeyim. Söyleyip isteyipte söyleyemediğim bir çoğu şey oluyor, kafamdaki ayak sesleri hiç dinmezken hangi caddelere sığacak tuzlu gözyaşlarım bilmiyorum… Kalbimdeki fısıltılar bana haykırırcasına bağırırken, ben sağır olmuş kulaklarım ile o işaretleri anlamaya çalışıyorum. Bunca senedir küskün olduğum Tanrı’mı, sanki sevdiceğimin tenine dokunduğum an yanı başımda hissediyorum…Nefessiz kalıyorum günden güne, onun nefesine muhtacım, lakin o benden sakınıyor nefesini; hayır hayat bunu istiyor, benim nefessiz kalmamı, o yanı başımdayken ona dokunmamın zor olmasını istiyor…. Beni bir ateş sarıyor sonra, yüreğimin küllere armağan kalıntıları, zaman durduğunda gür bir rüzgar eşliğinde dağılıyor, ve ben hiçbirini yakalayamıyorum… 

Biliyorum… Biliyorum ki Tanrı cezalandırıyor beni; çünkü benim yüreğime günah kıldığı bir kulunu yatırdım kalbimin derinliklerine, ilk kesiğim bileklerimden süzülürken bir ikincisi gelmiyor ardından, ölüm değil, ben ölümün peşinden koşuyordum… Bu aşkımın dinmek bilmez rüzgarı öyle bir esiyor ki, dudaklarımdan akan göz yaşlarım eşliğinde sığınıyorum çocukluğumu emanet ettiğim, içimi ısıttığım sevgilimin tenine… 

“ Minho hyung!… “ tiz ve titrek bir ses kulaklarıma iliştiği an arkamı döndüm. 
Seungmin bana doğru adımlarken kaşlarımı çattım, hastaneye yeni getirilen erlerden biriydi ve şu anda buraya gelmesi şaşırtmıştı beni. Çünkü hastanenin zemin katında, arka kapı girişinden içeriye alınan ilaç ve narkozları depoya taşıması istenilen görev başındaki erlerden biriydi.

“ Seungmin?… “ sual halindeki sesim ile arkamı hafifçe döndüğümde çoktan yakınıma gelmişti adımları. Dudaklarıma yeni yerleştirdiğim lakin daha ucunu yakmadığım bir sigaram vardı. “ Albay Kim Taehyung’un emri: seni odasına çağırmamı istedi hyung, “ dedi, koştuğu için nefes nefese kalmış sesi ile. Dedikleri üzerine dudaklarımdan can sıkkınlığı havli ile bir nefes düşerken dudaklarımdaki sigarayı yere attım. 
“ Tamam, saol, “ dedim ona, omuzunu hafifçe patpatlarken. Hafifçe gülümsedi ve adımları benden uzaklaşırken, hastanenin arka bahçesine inen yoldan aşağı adımlamaya başladı. 

Derin bir nefes aldığımda, hızlıca sağıma döndüm ve hastane bahçesindeki büyük merdivenleri adımlayıp görkemli binanın içerisine girdim. 
Hastanenin içine girdiğimde büyük binanın içinde yankılanan sesler ile yüzümü buruşturdum, gözlerim bir odanın aralık kapısından içeriye kaydığında nefesimi tuttum. Rahipler ile dersleri olan on-on beş kişilik hastaların ellerine tek tek kızgın sopalar bastırılıyordu. Gözlerim Jisung’un orada olup olmadığını yoklarken kalbim deli gibi atıyordu; onu orada görmediğim için azda olsa rahatlamıştım lakin içimdeki huzursuzluk hissi geçmiyordu. Çaresizlik ile birbirine mühürlenen dudaklarım arasından attığım tiz yardım çığlıklarını kimse duymadı, gözlerim dolmaya başladığında, yüreğimden akan çaresizlik göz yaşlarım ruhumu doldurdu, bunca sene yapmayı bitiremediğim yüz bin parçalı yapbozu bitirdi, ve her şeyi aleve verdi...
Her yer buram buram günahkar bir ateşin pervaneleri altındayken, ben sadece sustum. Sustum, belki kaybettiklerim bir gün dilhunluğu ile anılan ruhumun yaralarını sarar diye. Yanıma artık külden yaklaşılmaz oldu, bu sefer istesem bile bağıramadım...

Gözlerimi oradan kaçırdığımda derin bir nefes aldım; susmak zorundaydım, güçlü kalmak zorundaydım, Tanrı bana bir diğer şansı sunmazken ben bunu irdeleyecek bir konumda değildim…

Adımlarım hızlıca merdivenlere yöneldiğinde birinci kata çıktım, koridorun en sonunda olan ve diğer odaların kapısından daha büyük kapılı olan kapıya doğru ilerlerken kalbim gerginlik ile sıkışmaya başlamıştı. Çünkü normalde bir albay beni, hatta hiçbir çalışanı çağırmazdı odasına önemli bir husus olmadıkça. 
Yavaşça odanın kapının sert tahtasını tıklattığımda, içeriden kulaklarıma dolan sert, lakin bana onay tanıyan tok bir gürlükte olan ses ile odanın içerisine girdim.

Derdimin Çiçeği | Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin