ultraviolence - lana del reyGözlerimi açtığımda yanımda derin bir uykuda olan Romeo'mu görmek harika bir histi. Kendime engel olamayarak hayran bakışlarımı üzerinde gezdirdim.
Düzenli aldığı nefeslerle inip kalkan göğsü, kusursuz dudakları, belirgin çene hattı, kıvırcık saçları...
Tablo gibiydi. Bakmaya doyamadığım bir sanat eseri.
Onu uyandırmamaya özen göstererek yataktan çıktım. Barış'ın yerde gözüme çarpan tişörtünü üzerime geçirdim. Bana epey büyük geldiğinden mini bir elbise gibiydi. Kasıklarımın hareket ettikçe gün yüzüne çıkan ağrılarını hissetmek içten içe utanmama sebep oldu. Banyoya geçip kapıyı kapattığımda ilk işim aynaya bakmaktı. Fena görünmüyordum. Benim için çıkarttığı diş fırçasıyla dişlerimi fırçalayıp yüzümü yıkadım. Saçımı tepede bir ev topuzu yaptım.
Aralanan banyo kapısına döndüm, "Günaydın." uyku mahmuru suratıyla çok tatlı gözüküyordu.
"Günaydın Juliet." arkama geçip kallarını belime doladı. Başını omzuma gömmüştü. "Doyamadım sana ben." İlla yanaklarımı kızartacak bir laf edecekti.
Kollarından sıyrılıp banyodan çıktım, "Aç ayı oynamaz hadi elini yüzünü yıka kahvaltı yapalım."
Tek kolunu kapıya yaslayıp bana arsız bir bakış yolladı, "Ben seni düşünmüştüm kahvaltı seçeneği olarak."
"Ya Barış!" Bayılıyordu beni utandırmaya. Dudaklarından dökülen ufak kahkahayla birlikte ben de gülümsedim. O dişlerini fırçalarken ben de öylece izliyordum.
"Berkan'la konuşamıyorum bir türlü." dedim sıkıntılı bir sesle. İşini hallettikten sonra bana döndü, "Ben konuşayım ister misin?" dedi. Barış'ın konuşması muhtemelen bizi daha büyük bir felakete sürüklerdi. Şimdilik aramızdakilerden bahsetmeden sadece Berkan'a boş yere umut vermeyi kesmek istiyordum.
"Hayır, sakın."
Yüzü asıldı. "Neden? Utanıyor musun benden?"
Şaşkınlıkla ona baktım. Böyle bir anlam çıkaracağı aklımın ucundan geçmezdi. "Hayır tabii ki Barış o nasıl söz?"
Ondan utanmak bir yana dursun gurur duyacağım bir adamdı. Elimi yanaklarına koyup sıktım. "Sizin arkadaşlığınızı mahvetmek istemiyorum. Zamanı gelince herkese söyleyeceğiz zaten."Çenemi kavrayıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu. "Umurumda olan tek şey sensin Gece. Bir kez vazgeçtiğimde ne olduğunu gördük. Bir daha bırakmaya niyetim yok."
Beni kendi dünyasına hapsetmişti sanki. Onunlayken gerçeklikten kopuyor, herkesi ve her şeyi unutuyordum. Bir yanım bu durumdan memnun olsa da mantığım dur diyordu.
Dur, fazla kaptırma kendini. Olur da giderse bu enkazın altından çıkman imkansız.
Elimden tutup beni aşağı götürürken sessizce onu takip ettim. Mutfak masasının üzerinde bizi hazır bekleyen kahvaltı ne kadar aç olduğumu hatırlattı bana. Barış'ın özel beslenme programına göre yardımcısı yemeklerini hazırlayıp gidiyordu. Benim için de hazırlanmış koca bir kase yulaf ve portakal suyuna gülümsedim.
"Bugün antrenmanın var mı?"
Vitaminlerini aldıktan sonra tadının kötü olduğuna emin olduğum bir sebze suyunu kafasına dikti. "Evet, akşam."
Başımı salladım, "Bitince uğrarım o zaman, bir an önce söyleyip kurtulmak istiyorum."Sadece başını sallamakla yetindi. Modunun düşük olduğu her açıdan belliydi. "Neden bozuksun?" dedim elimdeki kaşığı bırakırken. "Başkasıyla baş başa olman düşüncesi hoşuma gitmiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROMEO | Barış Alper Yılmaz
FanfictionVeda öpücüğü için Juliet'inin dudaklarına eğilirken kalbi ilk kez bu kadar hızlı atıyordu Romeo'nun. Aklından geçen tek düşünce ise, bir daha kimsenin ona böyle hissettiremeyeceğiydi. "Ey gözler, son kez bakın! Ey kollar son kez kucaklayın! Ve siz...