"Kabullenmek, kendi mezarına toprak atmak gibidir bazen."11. Bölüm: Pansuman
İstanbul'a dönüşümüzün üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti.İsmet, Atlas'ın Haluk'u öldürmesi üzerine ona büyük bir fırça çekmiş olsada Atlas'ın umrunda olmamıştı. Zaten döndüğümüzden beri tehlikeli bir sakinlik içerisindeydi kendisi.
Depodaki konuşmamızdan sonra gözleri etrafa boş bakar olmuş, benimle hiçbir iletişim dahi kurmamıştı.
Kurmasındı zaten. Sikimde dahi değildi bana olan tavrı. Onu umursamıyordum veya benimle konuşsun diye can atmıyordum. Aksine, bir an önce birlikte çalışmaktan kurtulmak istiyordum.
Ama şimdi yine beraberdik.
Bir dağ evinde oturmuş misafirlerimizin gelmesini bekliyorduk.
İsmet'in şirketinin bir iş görüşmesiydi bu ve bizim burda olma sebebimiz de korumalık yapmaktı.
"Valla eline düştük diye yaptırmadığı iş kalmadı orospu çocuğunun. Biz niye korumayız amına koyayım? Hadi seni geçtim, ben niye korumacılık yapıyorum?" Dedim dağ evinin demirli kapısının önünde dururken.
"İş görüşmesi için değil, adamı öldürmeye geliyorlar çünkü." dedi boş bir sesle.
Kaşlarımı çattım yeni öğrendiğim bilgiyle birlikte. "Benim niye haberim yok?"
Taktığı gözlüğü çıkarıp cebine koydu, ardından kol saatine baktı.
"Dün seni çağırdığında gelseydin eğer bilirdin."
Haklıydı. Dün çağırmıştı ama Selim'in yanına şirkete gitmem gerektiği için beni es geçmesi gerektiğini söylemiştim. Ama o da üstelememişti ki!
"Biz ne yapıcaz peki?"
"Kulağımda kulaklık takılı. İsmet bana işareti verdiğinde eve gireceğiz ve etkisiz hale getireceğiz. Gerisi İsmet'te."
Başımı sallayıp önüme döndüğümde İsmet'in arabasının garaja girdiğini gördüm. Arkasından bir araba daha geliyordu. Muhtemelen sözde "iş toplantısı" nın temsilcileriydi.
Atlas'la beraber olduğumuz yerde dikilmeye devam ettik. İsmet ve öbür şirketin çalışanları birlikte eve girmişti.
Yaklaşık yirmi dakika suspus durduk. O kadar sıkılmıştım ki.. evet, tamam, onu sevmiyordum fakat sıkılmak da istemiyordum yani. Boş boş durmaktansa ona tahammül etmeye çalışmak daha iyi bir seçenek gibiydi.