2. Bölüm: Maça

209 22 75
                                    

"Belirsizlik ve tahrif canınızı yakar, üstelik belirsizlik ne kadar çoksa o kadar yakar." - Dostoyevski

2. Bölüm: Maça
Bölüm şarkısı: Eyes don't lie - Isabel LaRosa

Üstüme geçirdiğim kapüşonu düzeltirken aynada kendimi inceledim bir süre

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Üstüme geçirdiğim kapüşonu düzeltirken aynada kendimi inceledim bir süre. Uzun zamandır yapmadığım sporun eksikliğini yavaş yavaş fark etsemde sorun etmedim. Hala iyi bir vücudum olduğunu düşünüyordum.

"Hazır mısın? Çıkalım mı?" Selim'in sesini duyduğumda ona çevirdim aynadaki gözlerimi. "Çıkalım kardeşim."

Selim benim çocukluk arkadaşımdı. Tıpkı Alper gibi. Aynı zamanda benimle alakalı her şeyi bilen sayılı kişilerden biriydi. Evet, bir katil olduğum konusu da buna dahildi.

Şimdi ise sıradaki kurbanım için biraz inceleme yapmamız gerekiyordu. O yüzden hazırlanıp hızlıca çıkmıştık.

Öldüreceğim adam bir mafyaydı. Aynı zamanda annemin ölümüne sebep olan on sekiz kişiden biri.

Aklıma doluşan iğrenç düşünceler bir kez daha yüzüme çarptığında öfkeli bir soluk bıraktım dışarıya. İçimdeki kin gün geçtikçe büyüyordu ve bu beni korkutuyordu.

Hayatımda kendimi kirli hissettiğim çok az an olmuştu. Daha doğrusu annem ölmeden önce kendimi kirli hissettiğin çok az an..

Elim bir kez kana bulaşmıştı ve bunun geri dönüşü olmadığını ilk cinayetimde yerde kanlarla yatan bir orospu çocuğunun kıvranmasını zevkle izlediğimde anlamıştım.

Aslında bu zevk değildi, hayır, değildi. Bu vicdan rahatlatmaktı. Sorumluluklarımı tamamlamanın verdiği huzurdu.

Annemin kanını yerde bırakmayacağıma dair söz vermiştim kendime ve ona. Sonu karanlıktı bu yolun, biliyordum. Kendi ölümüme doğru gidiyordum, bunu da biliyordum. Ama benim işim bitmeden bu dünyadan göçüp gitmeyecektim.

Anneme verdiğim söz kanını yerde bırakmamaktı, benim kendime verdiğim sözlerden biri ise hesabımı kapatmadan ölmemekti.

"Sakin ol."

Selim'in cümlesi tüm düşüncelerimi altüst ederken ona çevirdim bakışlarımı. Nereden anladığını sormayı planlamışken sustum. Ellerimdeki kemiklerin beyazlayışı, kaşlarımın çatılışı ve dişlerimi birbirine bastırmam... Duygularımı ele veren yapıma tekrardan bir küfür savurup arabaya bindim.

"Eee hangi otele gidiyoruz?" diye sordum emniyet kemerimi takarken. "Rixos'a." diye cevapladı. "Akşam sekiz civarı olması lazım." dedi gözlerini kısıp hatırlamaya çalışırken.

Bugün Ahmet Özdemir'in bir iş toplantısı vardı, onun için gidiyorduk. Kendisi bir mafyaydı fakat insanlar onu Özdemir Holding'in sahibi olarak görüyordu. İllegal hayatından haberi yoktu kimsenin.

SUSKUN [Bxb] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin