1~

171 24 7
                                    

O günü hiç unutmam. Annem yan eve yeni komşuların taşındığını ve onlara bir kap sıcak yemek götüreceğini söylemişti. Abim ve beni yanında sürüklemeyi de ihmal etmemişti tabii.
Evin bahçesine girdik annem evin kapısına yönelirken bize bahçede kalmamız gerektiğini belirten bir işaret yaptı.

Bahçede abimle beraber annemi bekliyorduk. İlerideki gül çalılarından hışırtılar duyuldu. O güne kadar hiç görmediğim bir görüntüyle karşılaştım.
Kirpiğine kadar bembeyaz bir kız. Üzerinde ona fazlaca büyük gelen beyaz bir tişört ve altında sadece iç çamaşırı vardı. Kolları çizilmişti ve kanıyordu, muhtemelen gül çalılarının içinden geçtiği için olmuştu.

Abim ona ürkek bir bakış attı, bu kız onunda tuhafına gitmişti.

"Sen de kimsin?"

"Asıl siz kimsiniz?" Dedi kız. Vücuduna ve sesine bakılırsa benim yaşlarımda olmalıydı.

"Burası benim evim." Dedi tişörtüne takılan birkaç dikenli çalıyı, eline batmasını önemsemeden silkelerken.

"Annem sizi ziyarete geldi." Dedi abim, kızdan çekindiği mesafeli sesinden belliydi.

"Aman ne güzel, daha çok insan."

Muhtemelen içiden eşya boşaltılmış boş kolilerden birine tekme attı.

"Hey, muhteşem bir şey görmek ister misiniz?"

Abim fazla bekletmeden cevap verdi.

"Neymiş o muhteşem şey?"

"Şurada ölü ormanda." Kız eliyle annemin gitmemizi yasakladığı ölü ormanı gösteriyordu.

Benim sesim çıkmazken aklımdakileri seslendiren abim oldu.

"Oraya gitmemize imkan yok."

"Korkuyor musunuz?" İlk önce abimin sonra ilk defa benim gözlerimin içine baktı. Tanrım çok garip bir duyguydu.
Ayrıca abimin damarına basmıştı.

"Tabii ki korkmuyoruz! Hadi Ash gidelim."

Ölü ormana doğru kızı takip etmeye başladık.

Ölü ağaçların ve fazla gelişmiş kuru çalıların arasından geçmek zordu. Fakat beyaz kız çok çevikti ve çalıların, dalların onun vücudunda bıraktığı kesikleri önemsemeden ilerliyordu.
Sonunda ona yetişebilmiştik. Yetişebilmemizin sebebi durmuş olmasıydı.

Sabit bir hareketle bir yeri gösterdi. Abimle kafamızı oraya çevirdik.

O kadar dehşet vericiydi ki! Karşımızda duran şey, henüz kanı bile tamamen kurumamış bir cesetti.

Dizlerim titremeye başladı, abimin de aynı durumda olduğunu görebiliyordum.

"Bu-bunu yetişkin birine söylemeliyiz, polisi aramalılar!" Beyaz kızın kaşları çatıldı.

"Tabi, sonra polisler gelip hazinemi benden alsın değil mi? Ah, hayır. Bu cesedi kendime saklamayı düşünüyorum." Dehşetle kıza baktım.

"Tanrım! Sen delirmiş olmalısın!" Diye bağırdı abim ve geldiğimiz yolu koşmaya başladı.

"Sana hayır dedim!" Dedi tehditkar bir şekilde Beyaz ve abimin peşine takıldı.

Kısa sürede ona yetişti, ceketinin şapkasından tutup onu sırtının üzerine yere kapakladı. Olanları birkaç adım geriden izliyordum. Beyaz'ın yaydığı enerji dizlerimi titretiyordu.

Tek hamlede abimin karnının üzerine oturdu. Yerden aldığı bir kayayı hızlıca dişlerini sıkmış olan abimin ağzına soktu.

Abimin birkaç dişi kırılmıştı. Beyaz'ın yüzünde belli belirsiz bir sırıtış oluştu ve yerden bir diş aldı.

"Bunuda kendime saklayabilirim."

Tanrı şahidim olsun ki o an gözlerinde öfkeden çok farklı bir şey vardı. Gözlerinde alev alev yanan şey...

Delilikti.

Abimin üzerinden kalktı ve dikkatlice ikimizide süzdü.

"Eğer bugünün içeriğinden her hangi birine bahsedersiniz, kendime saklayacak daha çok malzeme çıkartırım."

Koşarak yanımızdan uzaklaştı.
Abimle o günden asla kimseye bahsetmedik. Asla.

ShiroHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin