27.BÖLÜM

1.6K 54 18
                                    


Gözlerimi araladığım da dünden daha iyi bir sabaha uyandığımı hissediyordum. Belki yerde değil yatakta uyuduğum için belki de savaşa anlattığım için bilmiyorum ama içim rahattı.. Yüzümde aptal bir gülümsemeyle banyoya girip kendimi suyun altına bıraktım. Savaş baranı öğrenmişti ama asla ailemle yaşadıklarımı öğrenmemeliydi.. Şimdi bir tokat basit bir kavga diyerek atlatmıştım ama babamın yaptıkları annemin söylediklerini öğrenirse... Ne olacağını bilmiyordum, babam onu da benden nefret etmeye ikna edebilirdi. Ablam bile evlenmeden önce bir dönem babam yüzünden bana soğuk davranmıştı. Etrafımda beni seven kim varsa elimden almayı başarıyordu. Kendisi sevmediği gibi beni seven birinin olmasına da müsaade etmiyordu. Mutlu olmama katlanamıyordu ve ben de savaşı kaybetmeye dayanamazdım. Benden nefret etmesine de dayanamazdım.. Hem öğrendiğinde ne yapabilirdi ki zaten.. Önce şu sınav bitmeliydi, hem belki buradan uzak bir yer yazardım ve birlikte giderdik.

Gelir miydi acaba benimle?

Düşünmeyi sonraya bırakarak suyun altından çıktım, düşüncelere kapılıp fazla bile oyalanmıştım. Kurulandığım gibi okul formamı giyindim ve odadan çıktım. Salona indiğimde önce yerde gördüğüm valizle kaşlarımı çattım, baranı görmemle gözlerim korkuyla açıldı. 

Bakışları beni bulduğunda istemsizce geriledim. Yüzü gözü mosmordu, eli ise kanlı bir sargıyla sarılmıştı... 

"Korkma, seninle uğraşacak değilim bu saatten sonra. Gidiyorum bu evden de."

Hiçbir şey söylemeden yüzüne bakmaya devam ettiğimde adımlarını tam önümde durdurdu. 

"O adama ne sundun da seni böyle koruyor bilmiyorum senin gibi birinde ne bulmuş olabilir ki.. Belki seni hala tanımıyor, tanısın o da nefret edecek senden ve o zaman ben yine burada olacağım. Sevilmeye layık biri de yanımda olacak sense yalnızlık içinde çürüyeceksin açelya. "

Cevap vermeye tenezzül bile etmedim. Baran bana hiç değmeden evden çantasını da alıp gittiğinde az önce ki sessizliğim yerini sevince bırakmıştı. Sonunda o ruh hastası manyaktan kurtulmuştum! 

Sevinçle çantamı kaptığım gibi evden çıktım ve koşar adımlarla okula ilerledim, okula vardığımda ders zilinin çalmasına daha 20 dakika vardı. Hızla savaşın odasına gidip çalmadan açmam bir oldu, ve üç kişinin bakışlarının beni bulması. 

Savaş, müdür ve kimya öğretmeni.. Yüzüm utançtan kızarmaya başladığında tedirginlikle alt dudağımı dişledim, savaşın bakışları dudaklarıma kaydığında bir yalan attım anında.

"Kusura bakmayın, ben toplantınız olduğunu bilmiyordum. Dersten önce performans ödevi olarak verdiğiniz sunumu yapmamı istemiştiniz bugün için. "

Aslında tabii ki böyle bir isteği yoktu. 

"Görüyorsun ki işimiz var çoçuk, sonra gel."

Kimya öğretmenimiz olan kadına gözlerimi devirerek kapıyı kapatmak için geri çekildim ancak savaşın sesiyle adımlarım durakladı. 

"Toplantı bitmişti zaten, şimdi izin verirseniz işimle ilgileneyim. "

İlk ayağa kalkan müdür olmuştu, ardınsa söylenerek kimyacı kalkmıştı, ikisi de odadan çıktıktan sonra odaya girdim ve gittiklerinden emin olduğum birkaç saniyenin ardından yavaşça kapıyı kilitledim. Arkamı döndüğüm gibi merakla ayağa kalkmış masasının önünde duran savaşa kollarımı sardım. Sarılışımı hızla karşılık verdiğinde gözlerimi huzurla kapattım. 

Geriye çekildiğimde yüzüne onlarca öpücük kondurdurmaya başladım. 

"Bakıyorum birileri beni çok özlemiş."

ÖĞRETMENİM+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin